İhtilali kim yaptı?

GEL de Aziz Nesin'i rahmetle anma. Türkiye'de bir aralık askeri darbe (veya ihtilál) lafı çok edilirdi.

Aziz Nesin'in beni çok güldüren bir eseri de yapılan, ama sorumlusu (ya da yetkilisi) bulunamayan bir ihtilal üzerineydi. Geçen hafta, meclis soruşturma komisyonunda, herbiri iri cins kazık olan doğal gaz alım ve elektrik üretim anlaşmalarını kimin yaptığı bulunamadı. Söylenenler bana Aziz Nesin'in yazdıklarını hatırlattı. Komisyona gelen devrin başbakanı, ‘‘Ben o kadar sayfa evrakı okuyamam; önüme gelen dosyayı formalite icabı imzalarım’’ diyor. Aynı ifadeyi bakan ve onun altındakiler de söylüyor. Top daire başkanına kadar gitti. O da sıkı bir şutla topu bir müdüre şutladı. Müdür de şimdi uzmana yollar. Uzman da amirlerimin talimatı dahilinde dosyaları hazırladım ve imzaya çıkardım der. Bu suretle soruşturma başladığı yere geri gelir. Ortada yapılmış gayri iktisadi sözleşmeler var, ama yetkilisi belli değil. Ne demişler, ‘‘Başarının hep birden fazla babası olmuştur; ama başarısızlık her zaman bir piçtir.’’

* * *

İş hayatında ilk isyanımı ‘‘şirket kaşesi altına atılmış iki imza’’ kuralına karşı oynamış ve kaybetmiştim. İş yaptığımız yabancı firmalardan gelen mektupların altında, adı soyadı ve ünvanı belli tek bir imza olurdu. Biz de o mektupla ilgili herhangi bir sorun olunca, mektubu imzalayan şahsı arar, meseleyi çözerdik. Bizim yazdığımız mektupların altında ise şirket kaşesi ve imza sirkülerine göre o mektubu imzalamaya yetkili iki yöneticinin (pek tabii okunamaz) imzaları bulunurdu. Ama işin gerçek sorumlusu, sol alt tarafta ‘‘parafı’’ bulunan kişiydi. Bizim yetkililer, sorumlu kişinin parafını görmeden yazıyı imzalamazdı. Bunun üzerine ben de, madem ki, işi bilen paraf sahibleridir, mektupları da onlar imzalasın dedim. Ancak bu çıkışlarım sonuçsuz kaldı. Gelenek değişmedi.

* * *

Yönetim biliminde ‘‘yetki devredilebilir, ama sorumluluk devredilemez’’ diye bir çok önemli bir kural vardır. Yönetim, bir karar alma sürecidir. Yönetici de bu tanıma göre ‘‘karar alıcı’’ dır. Yönetici, karar alma yetkisini isterse astına, astı da, dilerse kendi astına delege edebilir, yani devredebilir. Delege edilen şey sadece yetkidir; sorumluluk olduğu gibi kalır. Yönetim biliminin ikinci kuralı ‘‘sorumluluk almadan yetkili olunamayacağıdır’’. Kendisine yetki delege edilen alt yönetici, bu yetkiyi kullanınca, otomatikman kullandığı yetki kadar sorumluluk üstlenmiş olur. Hiç bir makam sahibi, üstlerim emrettiği için öyle yaptım, benim hatalarımından ben değil, amirlerim sorumludur diyemez. Bu ifadede doğru olan, amirlerin de en az onun kadar sorumlu olduğudur. Ama üstün sorumluluğu, astı sorumluluktan kurtarmaz. Demek ki; bir kurumda alınan kararlardan, kararlar hangi kademede alınırsa alınsın, hiyerarşide yukarıya doğru her makam, astlarıyla birlikte sorumludur. Kurumların karar alma kaneviçesi bu ilkelere göre dizayn edilir. Sorumluluktan kurtulmak için, kendisine devredilen yetkiyi kullanmaktan kaçınan yönetici, istifa etmiş addedilir. Bana yazılı emir verin, ileride beni sorumlu tutmasınlar gibi kurnazlıklara yönetim disiplininde yer yoktur. Nitekim aynı gerekçeyle, astının aldığı kararı bozan üst, astını görevden almış demektir. Hiç bir yönetici, makam sahibi olduğu sürece, sorumluluktan kaçınamaz. Karardan önce açığa alınan veya istifa eden yönetici, sorumlu olmaz.

Son Söz : Yetki delege edildikçe, sorumluluk artar.
Yazarın Tüm Yazıları