GEÇEN hafta gazetemizin din köşesinde yer alan bir soru ve bu soruya verilen cevap beni, ‘din ve bilim’ konusunda yeni bir yazı yazmaya sevk etti.
Almanya’da yaşayan bir okurumuz şöyle diyordu. ‘Türk kasabından aldığımız etler pahalı.Avustralya’dan gelen etler ise hem daha kaliteli, hem de ucuz.Ancak bu hayvanların besmeleyle kesilip kesilmediğini bilmiyoruz. Bu etleri yiyebilir miyiz?’ Din bilgininin verdiği cevap ise mealen şöyle: ‘Yahudi ve Hıristiyanların kestikleri etler helaldir.Ancak Allah adına kesilmeleri şartıyla.Allah’tan başkası adına boğazlanmışsa (kesilmişse) o etler haramdır.Avustralya’lılar Hıristiyandır, herhalde onlar da Allah (tanrı) adına hayvanları boğazlamıştır diye kabul edebiliriz.Dolayısyla yiyebilirsiniz.’ İzninizle aynı soruyu ben de ‘láik’ kıstaslara göre cevaplandırayım.
1. Bilim açısından, yenmesi uygun (helál) et, veteriner muayenesinden geçerek sağlıklı olduğu anlaşılmış hayvanların, hijyen (sağlık koruma) kurallarına göre kesilmiş, işlenmiş ve muhafaza edilmiş olandır. Sağlık muayenesi yapılmamış ve hijyen kurallarına göre kesilmemiş, korunmamış ve taşınmamış etler haramdır. Yani yenmesi caiz değildir.
2. İktisadi hukuk açısından helál et, işletme ruhsatı olan mezbahalarda, belediye rüsumları ödenerek kesilmiş ve faturalı olarak satılandır. Kaçak kesilen ve kayıt dışı satılan etler, hukuki açıdan haramdır. Yani yenmesi caiz değildir.
Şimdi ben de bir soru sorayım. Dini kurallar açısından, yani ‘şeriata’ göre yenmesi caiz olan ‘helál et’ hangisidir sorusuna, hayvanı ‘boğazlayan’ kişinin ehli kitap olması ve hayvanı Allah adına boğazlaması gerekir demek çağdaş bilgilerimiz altında, bırakın bilimsel açıdan yeterli olup olmamasını, dinen dahi yeterli bir cevap mıdır? Yani dinler, hayvan yetiştirme, kesme ve et işleme işlerinin hijyen kurallarına göre yapılıp yapılmamasıyla hiç ilgili değil midir? Hakeza bu işleri yapanların, máli ve iktisadi vecibelerini yerine getirilip getirmediklerine hiç bakmaz mı? Böylesi hayattan soyutlanmış bir ‘şeriat’la insanlığa doğru yolu göstermek mümkün müdür?
Gelelim modern mezbahalarda hayvan kesimine. Bu işletmelerde hayvanlar, can verirken acı çekmesin diye önce fenni usullerle uyutulur. Tek bacaklarından havaya kaldırılır ve çok keskin dönen bıçaklarla boyunları bir anda kesilir. Yani bu modern işletmelerde eline bıçak alıp hayvan ‘boğazlayan’ tek bir işçi olmayabilir. Bu durumda hayvanın Allah adına boğazlanıp boğazlanmadığına nasıl karar verilecektir? Her sabah, işletme müdürünün ‘bugünkü kesimleri Allah adına yapıyoruz’ demesi yeterli midir? Yoksa bu konuda şirket yönetim kurulunun ‘bu kesimhanede hayvanlar Allah adına boğazlanır’ şeklinde aldığı bir kararın duvarda asılı durması mı gereklidir? Bu karar metninin Arapça olması şart mıdır? Türkiye, milletiyle ve devletiyle Avrupa Birliği’ne girme kararı aldı. Bu karar, hayvan kesme ve tüm kasaplık işlerinde, AB mevzuatına uyacağımıza söz vermek anlamına gelmektedir. Bundan sonra, sadece AB şeriatına uygun olarak üretilen ve pazarlanan etleri yiyeceğiz. Helál tanımını genişletmede sayılamayacak fayda var.
* * *
Dini konuları, benim yaptığım gibi bir rasyonel irdelemeye tabi tutmak bazılarımızı üzebilir. Üzdüğüm insanlardan beni bağışlamalarını diliyorum. Niyetim halistir.