Hedef, Euro’ya geçmektir

Türk ekonomisinin en zayıf yönü, güvenilir ve uluslararası ekonomik ilişkilerde kullanılabilen bir ‘para’sı olmamasıdır. Bu yüzden, en az 25 yıldır Türkiye’de ‘reel’ faizler çok yüksektir.

Devlet bu yüksek reel faizlerle kamu borçlarını döndürmektedir. Son 20 yılda, bazı yıllar eksi olsa da reel faizlerin ortalaması yüzde 13 dolayında seyretmiştir. Avrupa ve Amerika’da bu rakam kabaca yüzde 3 (nominali yüzde 5.5) dolayındadır. Demek ki, Türk devleti kamu borçlarını Batı ülkelerine göre yılda yüzde 10 civarında fazla bir maliyetle finanse etmiştir. Yüzde 10 fark, mürekkep faiz heabıyla, yedi yılda anaparayı 1.95; 14 yılda 3.79, 21 yılda 7.70 misli yapar. Yani bugün, bankaya 100 milyar yatırılsa, bu paraya yıl sonunda yüzde 10 faiz ödense, ödenen faiz anaparaya katılıp faiz kazanmaya devam etse ve bu işlemler 21 yıl sürse, günün sonunda anapara 770 milyar olur. Bu işlemin tersi de doğrudur. Yani bugün 770 milyar liralık bir borç, eğer yıllık yüzde 10 faizle büyümüşse, 21 yıl önce bu borcun aslı 100 milyar liradır demektir.

Bugün Türkiye’de kamunun toplam borcu, 310 katrilyon lira dolayındadır. Türk devleti, geçen 21 yıl içinde, faiz hariç denk bütçe uygulamış olsaydı, yani aldığı tüm yeni borçları sadece faiz ödemeye tahsis etseydi ve borç döndürme işini Avrupa ve Amerika’daki reel faiz oranlarıyla yapabilseydi, kamu borcumuz bugün sadece sadece 42 katrilyon lirada olacaktı. Bu hesabı yaparken yapmış olabileceğim hatalı varsayımlar için emniyetli olsun diye bu rakamı yüzde 50 arttıralım, bulacağımız sayı 63 katrilyon liradır. Eğer bugün Türkiye’nin kamu borçları toplamı sadece 63 katrilyon lira olsa ve buna reel olarak yüzde 3, nominal olarak yüzde 6 faiz ödense (yani enflasyon da yüzde 3 olsa) bütçede faiz için ayrılan miktar 4 katrilyon liradan küçük olur. Halbuki 2004 yılında bütçede faizler için ayrılan para 66 katrilyon liradır. Gerisini siz düşünün.

Bu hesabı yapmaktan muradım, Türkiye’deki iktisatçılar arasında çok taraftarı olan ‘yüksek faiz - düşük kur’ saplantısının ne kadar bátıl bir inanç olduğunu ve ulusal ekonomileri nasıl felakete sürüklediğini bir daha gözler önüne sermek değil. Bundan sonra ne yapılması gerektiği babında bir yol göstermeyi amaçlıyorum. Türkiye’de uygulanacak ekonomi politikasının tek hedefi ‘reel faizleri’ düşürmek olmalıdır. Ne yazık ki, bu hedefi mevcut TL ile gerçekleştirmek mümkün değil. Bunu sadece Euro’ya geçersek gerçekleştirebileriz. Yılbaşında, ‘Yeni TL’ye geçtikten sonra, nihai hedefin Euro’ya geçme olduğu açıklanmalıdır. Bugünden bu stratejinin mimarisini ve mühendisliğini planlamak mecburiyetindeyiz.

Son Söz : Euro, düşük faiz demektir.
Yazarın Tüm Yazıları