MERKEZ Bankası’na başkan atanması, tereyağından kıl çeker gibi halledilebilirdi. Eğer bu iş bir mesele haline gelmişse burada bir "mesele" var demektir. Ben şimdi bunu çözmeye çalışıyorum.
Olayın birinci boyutu "kadrolaşma" olabilir. AKP, boşalan her posta kendi adamını getirmek istemektedir. Hatta boşalan post, merkez bankası başkanlığı gibi bir hayli teknik bir pozisyon bile olsa. Bu, işin kolay anlaşılır yanı. Ancak her iktidarın belli bir mevkiye getirebileceği birden fazla yandaşı vardır. Mesela şimdiki başkan vekili iktisat doktoru doçent Erdem Başçı da, başkanlığı Cumhurbaşkanı tarafından uygun görülmeyen iktisat doktoru Adnan Büyükdeniz de AKP yandaşı olabilir. Muhtemelen benzer nitelikte yüz kişi daha bulmak mümkündür. Bunlardan hangisi seçilecektir? Akla gelen bir kriter, Başbakan’ın ve/veya ilgili bakanların en yakından tanıdıkları kişi olmaktır. Ama bana göre Dr. Adnan Büyükdeniz’in seçiminde çok daha önemli ve anlamlı bir "kriter" dolayısyla "mesaj" var. O da bu hükümetin, enflasyonu düşürmek için IMF’nin zoruyla uygulanan "yüksek faiz-düşük kur" politikasından memnun olmadığıdır. Aksi varit olsaydı Adnan Büyükdeniz gibi "faizsiz bankacılık" dünyasından gelen ve IMF programlarını eleştiren bir isim, Çankaya’nın onayına sunulmazdı. Bilindiği gibi bu politikadan ben de memnun değilim. Bu politikanın, "uğruna beş sanayi sektörü feda olsun" denilen enflasyonu düşürme sürecini de tehlikeye attığı görüşündeyim. Şimdi soru şu: Büyükdeniz’in vetosundan sonra hükümet rota mı değiştirecek? Yoksa sadece yeni bir isim mi arayacak? Cevap herhalde ikincisidir.
* * *
Yeni bir rota izlenecekse, işim zorlaştı. Çünkü ben, hem "yüksek faiz- düşük kur" politikasının, hem de "faizsiz ekonomi ideolojisi"nin karşısındayım. Ne yazsam, ne söylesem kimselere yaranamayacağım. Ya da benim yazacaklarımın önemi daha da arttı. Mademki yeni bir yol arayışı var, öyleyse geçmişte aykırı görüş ileri sürenler daha bir dikkatli izlenecek. Bir süredir, güncel ekonomi tartışmalarını bırakıp, karşı karşıya olunan iktisadi meselelerin köküne inme hazırlıkları yapıyordum. Para politikasının geldiği bu kritik dönemeçte, polemikçi üsluba hiç başvurmamak gerek. Mesele, klasik görüşte olanların tutarsızlıklarını ispatlamak değil. Mesele, işe yarar bütünsel bir model geliştirmekte. Üstelik bu o kadar da kolay değil.
* * *
Doğru model kurmanın dört aşaması vardır: 1) Doğru değerlere sahip olmak, 2) Doğru varsayımlar yapmak, 3) Doğru muhakeme etmek, 4) Matematik ve mantığı doğru kullanmak. Bir modelin görünen yüzü, kullanılan matematiksel ve mantıksal kurgudur. Genellikle burada hata yapılmaz. Dolayısıyla, ortaya konan modellerin doğru olup olmadığı, sunulan tablo ve grafiklerin incelemesinden anlaşılmaz. İrdelemeyi daha alt katmanlara kadar indirmek gerekir. Bu uğraşı birlikte verdik ve vermeye devam edeceğiz. Hepimize kolay gelsin.