GEÇEN hafta sonunda IMF, Tükiye için çok önemli bir kararını dünyaya duyurdu.
Kararın özeti şu: Türkiye'nin 2004 ve 2005 yıllarında IMF'ye geri ödemesi gereken borç anapara taksitlerini düşürdü. Yani, Türkiye IMF'ye bu yıllarda sırasıyla, 4.5 ve 2.3 milyar dolar daha az para ödeyecek. Bu karar, Türkiye'nin IMF'ye olan borçlarının yeni bir geri ödeme takvimine bağlandığı anlamına da gelir. Daha da önemlisi, bu ödeme planın ileride gerekirse yeniden de değişebileceğinin mesajı da verilmiştir.
Hatırlanacağı üzere mayıs ayında Economist Intelligence Unit (EIU) bir rapor yayınlamış ve 2004 yılı içinde Türkiye'nin yeni bir finansal krize gireceğini öngörmüştü. Saygın bir kuruluş olan EIU'nun bu öngörüsü genellikle kabul görmemişti. Ama ne de olsa kulaklara kar suyu kaçmıştı. Kısaca kötü bir ‘‘beklenti’’ yaratılmıştı. Bu beklentinin tersine dönmesi için Türkiye dışından iyi bir sinyale ihtiyaç vardı. İşte, IMF bu iyi sinyali şimdi vermiş bulunuyor. Dolayısıyla ‘‘beklentiler’’ iyiye dönecektir.
* * *
İktisatçıları, ‘‘parasalcılar’’ (monoterist) ve ‘‘yapısalcılar’’ (structurelist) olarak iki grupta toplamak mümkün. Ben ikinci gruba dahilim. Türkiye'de medyanın adına sık yer verdiği iktisatçıların büyük çoğunluğu birinci gruptandır. Pek tabii, ne parasalcılar ne de yapısalcılar diğer tarafın görüşünü kökten reddetmez. Ben ekonominin parasal değil, yapısal, hatta kültürel bir fenomen olduğuna inanırım. Ama parasal olayları da hiç küçümsemem. Ekonomik krizlerin, yanı fakirleşmenin finansal krizlerin sonucunda da ortaya çıkabileceğini, daha doğrusu çıktığını biliyorum. Bu sebeple IMF'nin son kararını büyük memnuniyetle karşıladım. Bu kararla, 2004 yılında Türkiye'de finansal bir kriz çıkma tehlikesi iyice azalmış bulunuyor.
IMF bu açıklamasıyla eski tabiriyle, ‘‘hadiselere tekaddüm’’ etmiştir. İngilizce deyişiyle, ‘‘pre-emptive’’ davranmıştır. Yani kötü birşey olmadan, o kötü şey olmasın diye bir tedbir almıştır. Bu tedbir doğrudur ve zamanlıdır. IMF, kedi olalı ilk defa fare tutmuştur.
* * *
Şimdi top Türkiye'de ve özellikle Merkez Bankası'nda. MB, hiçbir endişeye kapılmadan kısa vadeli faizleri ciddi oranda düşürmelidir.
Faizler, reel olarak yüzde 7'ler altında seyrettiği sürece parasal bir fenomendir. Reel faizlerin yüzde 8'i geçmesi halinde olay yapısal hale dönüşür. İşte faizle ilgili kavranması güç olan değişim budur. Türkiye'de geçtiğimiz yıllarda reel faiz seviyesi, yapısal sakatlıklar doğuracak kadar yüksek olmuştur ve devam etmektedir. Türk ekonomisinde esas düzeltilmesi gereken sakatlık budur.
MB faizleri düşürünce, toplam tasarruf miktarı azalmaz. Olsa olsa tasarrufların bir kısmı daha dövize kayar. O da döviz fiyatlarını yukarıya doğru hareketlendirir. Bu da çok iyi olur. Bu suretle, hem yükseliş trendine giren ihracat, doğal yoldan teşvik edilmiş olur; hem de Hazine daha ucuza borçlanır.
Bu arada hükümetin, IMF'nin kararını yanlış yorumlayıp savurganlığa başlamamasını bilhassa tavsiye ederim. IMF'nin bu kararı AKP'ye verilmiş bir ‘‘ödül’’ değil, Türk ekonomisinin düşmesi muhtemel tehlikeye karşı verilmiş bir ‘‘ödün’’dür.