ÖNCE ‘faiz dışı fazla’nın Türkçe’sini düzeltelim. Bu ‘fazlası’nın adının ‘faiz öncesi bütçe fazlası’ olmak gerekir.
Yani, devletin 100 lira geliri olsa, kamu borçları için ödenmesi gereken faiz hariç, tüm diğer giderler 90 lira olsa, devlet bütçesi 10 lira faiz dışı (öncesi) fazla verir. O yıl milli gelir 150 lira olsa, faiz dışı fazlanın, milli gelire oranı ‘10 bölü 150 = % 6.6 olur.’ Buna İngilizce’de ‘primary surplus’ deniyor. Faizler düşüldükten sonra kalana da ‘bütçe açığı veya fazlası’ denir. Faiz dışı vermesi istenilen ülkelerin bütçeleri kural olarak açıktır. Hoş istenmeyelerinki de açıktır. Mesela AB'de bu oran % 3'tür. Açık, çok büyük olmasın diye, kamu harcamaları kısılır; böylece hiç olmazsa faizler düşülmeden bütçe fazla vermiş olur.
Şimdi de gelelim faiz dışı fazla verme mecburiyetinin iktisadi gerekçesine. Dünyadaki tüm devletlerin borcu vardır. Kamu (devlet) borçlarının, milli gelire oranı ise, o ülkede kamu maliyesininin ne kadar sağlam olduğunu gösterir. Ancak esas sağlamlık göstergesi, devletin kamu borçlarına ödediği faiz oranının , milli gelir artış oranından küçük olmasıdır. Eğer bir devletin itibarı düşmüş, borçlanma faizi yükselmişse, o ülkenin kamu borçları, milli gelirden hızlı artar. O zaman kimse, hatta kendi vatandaşları bile, o devlete borç vermek istemez. Bu yüzden mali kriz çıkar; IMF’den borç alınarak hayata dönülür, IMF de ‘faiz dışı fazla’ mükellefiyeti getirir. Eğer bir ülke zenginse, enflasyon belasına duçar olmamışsa ve en önemlisi, o ülkenin gerek devleti gerekse özel kuruluşları, düşük faizle iç ve dış borç bulmakta zorlanmıyorsa, hiç kimse o ülkeye faiz dışı fazla verme zorunluluğu dayatmaz. Böyle ülkelerde, toplam kamu borcunun milli gelire oranı da o kadar önemli değildir. AB standardı ‘Borç / Milli gelir’in % 60’ı aşmamasıdır. Aşıyorsa aşağıya çekilmesidir.
IMF tarafından hacir altına alınmış bir ülkeden, kamu borcunun milli gelire oranını önce sabitlemesi sonra da düşürmesi istenir. Kamu borcu ile milli gelirin aynı oranda artarsa, oran sabit kalır. Bir devletin bütçesi, faiz öncesi denk olsa, kamu borcu, ödediği faiz kadar kadar artar. Mesela bir ülkenin milli geliri 100, kamu borcu 80 lira olsa, o ülkenin kamu borçlarının milli gelire oranı % 80’dir. Oran nasıl sabitlenir?
Nominal, reel faiz tartışmasına girmeden anlatmak gerekirse; seksen lira borca yüzde 12’den 9,6 lira faiz ödense, kamu borcu yıl sonunda 89,6 liraya çıkar. Eğer milli gelir hiç artmazsa, yıl sonunda borcun milli gelire oranı yüzde 80’den, yüzde 89,6’ya çıkar. Milli gelir o yıl yüzde 5 artarak 105 liraya çıkarsa, oran % 82,5 olur. Oranın % 80’de kalması için, toplam kamu borcunun 84 lirayı (105 çarpı % 80) geçmemesi gerekir. Bu sağlamak için, bütçenin 5,6 lira (89,6-84) faiz öncesi fazla vermesi yeter. Bu fazlanın milli gelire oranı da % 5,3 olur. (5,6 bölü 105) Böylece toplam kamu borcunun, milli gelire oranı, % 12 gibi yüksek bir faiz ödenmesine rağmen, yıl sonunda da %80 olarak kalır. Kamu borcunun milli gelire oranı sabitlendikten sonra, sıra bu oranın düşürülmesine gelir. Bunun için üç imkan vardır:
1. Daha fazla faiz dışı fazla vermek,
2. Daha düşük faiz ödemek,
3. Milli gelirin daha hızlı artması.
Mesela devletin, kamu borçları için ödediği faizin yüzdesi, Avrupa’da olduğu gibi reel olarak % 2-3 olsa, milli gelir de yılda yüzde 6 artsa, hiç faiz dışı fazla vermeden ‘kamu borcunun milli gelire oranı’ her yıl yüzde 3 dolayında düşer.
Son Söz : Faiz dışı fazlası vermenin de bir haddi vardır.