Paylaş
Enflasyon, münferit kalemlerin nispi fiyat değişiklikleri göstermez. Yani domates fiyatları % 9’dan çok, kiralar daha az artmış olabilir. Ayrıca, ilan edilen enflasyon oranları, Türkiye ortalamasıdır. Yani bu oranlar, ilden ile de farklıdır. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile ifade edilen enflasyonu ölçmenin birkaç faydası vardır. Bunların başında da “ücret ayarlaması” yapmak gelir. Zaten TÜFE, ücret karşılığı çalışanların eline geçen paranın, satın alma gücünde bir yılda ortaya çıkan aşınmayı gösterir. Bu yüzden enflasyon endeksine İngilizcede “Cost of Living” Almanca’da “Lebenshaltungkosten” Türkçede “Ücretliler Geçim Maliyeti” denirdi. Enflasyon, bir kerelik fiyat artışı değil “fiyatların ve ücretlerin” peş peşe arttığı bir süreçtir. Sadece fiyat artışı enflasyon yaratmaz.
FAİZ PARANIN KİRASIDIR
Faiz, paranın fiyatı değil, kirasıdır. Paranın fiyatı, ancak bir başka para birimine (veya sepete) göre söylenebilir. Eldeki para, yabancı para ile değiştirilmeden “fiyatı” belli olmaz. Gerçek kişinin para değiştirmesinde vergi yoktur. Ama para kiralamada vergi vardır. Onun için “para faizsiz-dükkân kirasız” olmaz. Maliye, “ödünç verdim-faiz almadım”, “dükkân arkadaşımın-kira ödemiyorum” savunmalarını kabul edemez.
EKSİ KİRA OLMAZ, AMA EKSİ FAİZ OLUR
Enflasyon, parasal varlıklarının “hem anasını hem de danasını” aşındırır. Bir yıl önce bankaya yatırılan 100 bin lira, yani “ana” para eğer enflasyon % 9 olmuşsa, bugünkü satın alma gücü 91 bin 740 liradır. Eğer bir yılda net 6500 lira faiz alınmış ise faizin yani “dananın” bugünkü değeri (satın alma gücü) 5960 TL’dir. Ana, dana ile birlikte 97 bin 700 lira eder. Yani 100 bin liralık mali servet azalmış, yani 2 bin 300 lira “servet vergisi” ödenmiş demektir. Eğer 100 bin lira ile bir dükkân alınıp, ayda net 500 liraya kiraya verilmişse yılın sonunda durum şudur: Dükkân yine 100 bin lira ediyordur. Alınan 6 bin lira kiranın, enflasyondan arındırılmış getirisi de 5 bin 500 liradır. Ana ile dana toplanınca varlık 105 bin 500 liraya ulaşmış yani 5 bin 500 artmıştır.
EKSİ FAİZ, DEVLET BÜTÇESİNE EK GELİRDİR
Türkiye’de özellikle 2003-2009 arasında, para sahibi yerli ve yabancılar yüksek reel faiz ele ettiler. Bu da ülkemizde “milli servet” dağılımını bozdu. Eğer bir ülkede belli bir dönemde nakit parası olanlar sırf faizle, servetlerini aşırı arttırdılarsa, bunu bir servet vergisi ile aşındırmak akla gelebilir. Uygulanan “eksi reel faiz” aslında gizli alınan bir “servet vergisi” dir. Servet vergisi ödemek istemeyen mevduat sahiplerinin, faizlerin yükselmesini istemelerine “faiz lobiciliği” denebilir. Buna karşı çıkanlar da “gayrimenkul lobisi” mensupları olmuyorlar mı?
SON SÖZ: Lobi, lobinin kurdudur.
Paylaş