Dövizi bırak faize bak

EKONOMİMİZ, bugüne kadar pek karşılaşmadığı boyutta bir döviz bolluğu sorunuyla karşı karşıya. Tabiri caizse, kulaklarımızdan döviz fışkırıyor.

Hal böyle olunca doların, Euro’nun fiyatı, az da olsa artması gerekirken, mutlak olarak geriliyor. Merkez Bankası, dövizi elinden tutmasa da garibi(?) dibe batacak. Bu sürecin bir göstergesi de Türkiye’ye 2005’in ilk altı ayında 6 milyar dolar ‘kaynağı belli olmayan’ döviz girmesi oldu. Ödemeler Dengesi’nde buna ‘net hata, noksan’ deniyor. Hatanın bu kadarı fazla doğrusu.

* * *

Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Babacan, dört yıldır artarak süregelen bu kaynağı belirsiz döviz akımı neyin nesidir, bir araştıralım demiş. (Bu arada milli gelir hesaplarındaki inanılmaz ‘stok artışı’ rakamları da bir zahmet irdelense çok iyi olacak.) Eğer bu döviz akımı ‘cari işlemler’in içinde yer alması gereken kayıtdışı turizm ve ihracat geliriyse, ekonomimiz için bu iyi bir haberdir. Böylece cari işlemler açığının, milli gelire oranı küçülüyor demektir. Mali istikrar açısından tehlikeli bir gidiş, belki de yön değiştirmiştir. Yok 6 ayda 6 milyar dolara varan ‘kaynağı belirsiz’ döviz akımı, eğer bir sermaye hareketi yani sıcak paraysa, o zaman ‘cari işlemler açığı’ ciddi bir tehlike olma özelliğini koruyor demektir.

* * *

Altı milyar dolarlık kaynağı belli olmayan döviz akımı, ister ‘cari işlemler’den, ister ‘sermaye hareketleri’nden kaynaklansın, kesin olan Türkiye’de ‘cari işlem açığı’ olduğudur. Bu husus, büyümenin hálá ‘iç talebe’ bağlı olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin, iç talep artışına bağlı bir büyüme stratejsi izlemesi ‘çıkmaz sokaktır’. Türkiye, ister turizm, ister ihracat olsun, ancak dış taleple sürdürülebilir bir büyüme trendini yakalayabilir. Karşı karşıya olduğumuz temel mesele budur. Bu da bizi, döviz fiyatlarının, büyüme stratejisine ters hareket ettiği gerçeğine götürmektedir. Burası asla gözden kaçırılmamalıdır.

* * *

Milli gelire oranlandığında anlamlı bir yüzdede ve sürekli olarak cari işlem açığı veren bir ülkede, tanım icabı, ulusal para ‘değerlenmiş’ demektir. Türkiye, böyle bir ülkedir. Türkiye’de döviz fiyatlarının düşük olmasının tek bir sebebi vardır. O da Türk Lirası’na verilen faizin yüksek olmasıdır. Kayıt dışı veya kayıt içi döviz bolluğundan bahsedilirken, MB’nin kısa vadeli TL ve Hazine’nin orta ve uzun vadeli TL ve döviz faizlerinden bahsedilmemesini anlamıyorum. Niçin bu husus ısrarla es geçiliyor? Sanki dünyadaki tasarruflar yolunu şaşırmış da tesadüfen Türkiye’ye gelmiş gibi yazılar yazılıyor. TL’ye yüksek faiz verilmese, niçin yerli ve yabancı yatırımcılar TL’yi tercih etsin? İktisat, ‘maksat’ kelimesinden türetilmiştir. TL’ye dönmenin maksadı ne acaba? Bu ne biçim bir iktisat yorumculuğudur?

Son Söz: Faiz haddi yanlışsa, döviz fiyatı da yanlıştır.
Yazarın Tüm Yazıları