ULUSLARARASI ekonominin bir numaralı gündem maddesine ‘Doların geleceği’ oturmuş bulunuyor. Aslında bu yazının başlığı ‘Euro’nun geleceği’ de olabilirdi.
Çünkü, doların geleceği, aynı zamanda Euro’nun geleceği demek. Hatta, Çin ve Japon paralarının geleceği diye de söze başlanabilir. Bu yazıların hepsi aynı kapıya çıkacaktır. Soruyu şöyle tertipleyebiliriz: Doların, Euro ve takipçisi Avrupa paraları karşısında değer kaybederken, Çin parasına karşı sabit kurda kalması, Japon ve diğer Pasifik paralarına karşı ise çok az değer kaybetmesi, dünya ekonomisinde hangi yeni gelişmelere yol açacaktır. Yoksa işler böyle sürüp gidecek midir?
* * *
Karşı karşıya bulunulan tablo, ilk bakışta göründüğünden çok daha karmaşıktır. Bu konuda bilinmesi ve söylenmesi gerekenlerin kısa bir özeti bile, bu makalenin üç katı uzunlukta olmak mecburiyetindedir. Yine de bir toparlama yapmak gerekirse:
1. Doların, Euro karşısındaki 1.30’luk kambiyo kuru, Euro’nun babası olan Alman Markı karşısında düştüğü en düşük değer olan 1.40 DM= 1 USD’ye göre halen yüzde 7 yüksektir. Dolar, daha da düşebilir ve yine yükselişe geçebilir.
2. Dolar, Euro karşısında en değerli olduğu güne göre yüzde 37 devalüe olmuştur. Bundan anlaşılması gereken husus şudur. Düşmez, kalkmaz para yoktur.
3. Doların değer kaybının sebebi, Amerika’nın ‘cari işlem açıkları’dır. Bu ifadenin ayna simetriği ise şudur: Doların değer kaybetmesinin sebebi, Amerika’nın dış ticaret partnerlerinin ‘cari işlem fazlası’ vermesidir.
4. Eğer Japonya, Çin, Tayvan ve benzeri ‘ihracatla büyüyen’ ve ihracatla dengede kalan ülkeler, paralarını dolara göre sabit tutmasalardı, ABD bu kadar dış açık ‘veremez’, dolar da Euro karşısında bu kadar değer kaybetmezdi.
5. Cari açık vermesi için, o ülkeye dışarıdan döviz (yabancı para) girmesi gerekir. Ancak, Amerika için bu eşitlik kuralı geçerli değildir. Çünkü Amerika, sadece kendi parası olan US Dolar’la ithalat yapmaktadır. Ülkesine giren para yabancı para, döviz değil, kendi ulusal parasıdır. Amerika’nın ‘döviz açığı’ yoktur.
6. Daha başka bir ifade ile ABD, hiç bir ülkeden borç almamakta, cari işlem açıklarını, diğer ülkelere Amerikan Doları veya Amerikan Dolarlı Tasarruf Enstrümanları ihraç ederek kapamaktadır. ABD kendisi dış yatırım yapan bir ülke olduğu için, ABD’ye giren doğrudan yabancı yatırımların, cari açık kapama etkisi genelde ya yoktur, ya da önemli değildir.
7. Dolar değer kaybettikçe ve özellikle Pasifik paraları gelecekte değer kazandıkça, Amerika’nın dış açıkları, mutlaka azalacaktır. Bu oyunun başka türlü bitmesi mümkün değildir. Amerika’nın cari işlem açıkları sürdürülemez.
8. Bu açıkların kapanması iki yolla olacaktır. Birincisi; ABD’nin ihracatı artacaktır; ikincisi, ABD’nin ithalatı azalacaktır. Eğer açık kapanması, daha ziyade ABD’nin ihracat artışıyla olacaksa, Dünya ekonomisi büyüyecek; tersi olursa, yani dengeye geliş esas olarak ABD’nin ithalatının azalması yoluyla gerçeleşekse, Dünya ekonomisi küçülecektir.
9. ‘Serbest Pazar Ekonomisi’ her tür ‘denksizliği’ veya ‘dengesizliği’ (dis-equilibrium) ortadan kaldırmaya muktedirdir. Sistemin bünyesinde, kendi kendine çalışan dengeleyiciler vardır. Bunlar da aslında fiyat mekanizmasının çeşitli şekillerde devreye girmesinden başa birşey değildir.
10. Serbest Pazar Ekonomisi, her tür dengesizliği izale eder demek, bunu en iyi şekilde yapar demek değildir. Yani mesele, bu dengesizliğin ortadan kalkıp kalkmayacağı değil, bu sürecin ‘iyi’lik mi, yoksa ‘kötü’lük mü yaratacağıdır.
Son Söz : Bu da geçer deme, delip mi geçer, delmeden mi geçer, onu söyle.