Paylaş
Bir tane evren var. Evren bir tane olduğu için, onun sırları da tek bir bütün. Bu sırları idrak etme sürecine ‘‘bilimsel çalışma’’ deniyor. Bilimsel çalışmalara, ister beşeri, ister cansızlar katmanından başlayalım, karşımıza hep o ‘‘bir-lik’’ çıkıyor. Tek bir ilahi senfoniyi dinliyoruz. Burada ikiliğe yer yok.
* * *
Yer bilimcilerin dediğine göre, yerküre sürekli soğumakta. Bu soğuma, bir büzülme meydana getiriyor. Büzülme sırasında katmanlar sıkışıyor, sıkışma yer tabakalarında bir gerilim yaratıyor, yani enerji biriktiriyor. Malzemedeki bu gerilim (stres) bir an gelip kabına sığamıyor. Bu enerji birikimi, kolayına geldiği için ‘‘kırık hatlar’’ boyunca bir harekete sebebiyet verip, açığa çıkıyor. Açığa çıkan bu enerji, üstündeki karayı ve suyu sallıyor. Sonra ‘‘entropiye’’ (sonsuz enerji deposuna) katılıp gözden kayboluyor.
Depremler bize, evrensel düzeni anlatıyor. Üç ay kadar öncesine kadar adını sanını bilmediğimiz, hatta yaşadıklarından haberdar bile olmadığımız onlarca profesör, medyada her gün bize ‘‘onu’’ ve onun ilahi düzenini anlatıyor. Gözümüzü açıyor, idrakimizi artırıyor. Acaba depremden başka hangi olay, bizim bu kadar çok eğitilmemize vesile olurdu? Bir ihtimale dayanan hesapların, sonuçlarının bu kadar ‘‘kesin’’ olduğunu nasıl anlardık? Aynen ölüm gibi. Ne zaman, nerede, ne şekilde olacağı belli değil; ama olacağı kesin. Ne müthiş bir sır. Ne müthiş bir mantık. Ne müthiş bir kural.
* * *
Ekonomik düzen de bu evrenin bir parçası. Neyin, nerede ve ne zaman olacağı belli değil, ama olacağı kesin şeyleri söylüyor. Ekonomide de depremler oluyor. Bunlara ‘‘kriz’’ deniyor. Ekonomik depremler de zaman içinde belli sektörlerde veya belli kesimlerde enerji birikmesi sonucu oluşuyor. Kitle kendine yüklenen enerjiyi bir raddeye kadar taşıyor. Taşıyamaz hale gelince, üstünden atıyor; kendisi rahatlarken çevresini rahatsız ediyor. Tahribat bitince, sükûnet avdet ediyor. Ekonomi, muhakkak (muhtemelen değil) daha düşük bir kottan tekrar işlemeye başlıyor.
Peki tüm bu olması mukadder depremler (kazalar) karşısında insanoğlu tamamen çaresiz mi? Kesinlikle hayır. Mesele ne olacağı değil, olayın sonucundan ne şekilde etkileneceğini kestirebilmekte. Daha doğrusu bu sonuca insan eliyle biçim vermekte. Nitekim ekonomide, konjonktür denilen bir oluşum vardır. Bunun anlamı şudur: Eğer iktisaden akıllı davranılmaz ise ortalama yedi yılda bir, ülkede ‘‘kıtlık’’ ortaya çıkar. Yedi rakamını eski din kitaplarında yer aldığı için bilhassa kullandım. Demek ki, iktisadi konjonktür (dalgalanma) insanlık tarihi kadar eski. Bugün artık pek ‘‘kıtlık’’ yaşamıyoruz. Ama bal gibi ‘‘piyasalarda yaprak kımıldamıyor’’ türküsünü duyuyoruz.
Gündemde IMF anlaşması var. Noel'den önce imzalanacak deniyor. Bu anlaşma Türkiye için ‘‘kaderini kendi elleriyle şekillendirmek’’ açısından önemli bir fırsat. Türk ekonomisi, ‘‘yüksek faiz-yüksek enflasyon’’ sarmalından ve düşük milli gelir açmazından bu anlaşmayla çıkabilir.
SON SÖZ: Hasarsız kaza, maliyetsiz tedbir olmaz.
Paylaş