Paylaş
Cumhuriyet bundan önce de saldırılara maruz kalmıştı. Ama bu seferki kadar iyi planlanmışına hiç uğramamıştı. Doksan yaşının verdiği yorgunluk ve idealleri uğruna işlediği günahlar da hesaba katılırsa, ismen yaşamaya devam etse bile, ruhunu teslim etmekten başka çaresi kalmadı.
* * *
Cumhuriyetin ruhu nedir? Özetleyim:
1. Tam bağımsızlık. Büyük devletlerin oyuncağı olmamak.
2. Ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bir bütün olmak.
3. Referansımız İslam’dır yerine, hayatta en hakiki mürşit ilimdir düsturunu benimseyen laik bir düzen kurmak.
4. Kafasının hem dışıyla, hem de içiyle batılılaşmaktır.
* * *
Cumhuriyet bir inkılâptı. Çünkü kurucular, yukarıda sıralanan ilkelerin tam tersinin bu ülkede egemen olduğunu görüyordu. Bu halin zamanla kendiliğinden değişmeyeceğine inanıyorlardı. Diğer yandan demokrasiye dayanmayan bir cumhuriyet rejimin de yaşayamayacağının farkındaydılar. Açmaza düştüler. Bir “Uçan Fil Dumbo” dizayn ettiler. Pek tabii, rejim fil kaldıkça uçamadı, uçar hale gelince de fil olmaya devam edemedi.
* * *
Cumhuriyet, her an kırılması muhtemel iki büyük fay hattı üzerine inşa edilmişti. Birincisi, bir Kürt isyanı sonunda milli birliğin tam tesis edilmeden yıkılmasıydı. İkincisi, laikliğin kapsama alanına girmemiş geniş halk kitlesinin, dini bayrak edenleri, demokratik süreçle iktidara getirmesiydi. Cumhuriyeti yaşatmayı idealize edenler, bu tehlikelere karşı orduda, yargıda, basında ve üniversitelerde belli bir bilinç oluşturmaya uğraştılar. Bölücülük ile laiklik karşıtı eylem ve söylemleri yasaklayan anayasal bir düzen kurdular. “Halkın Savcısı” (müddei umumi) bile “cumhuriyet savcısı” oldu. Cumhuriyetçilerin en büyük hayalperestliği “kayıtsız şartsız” yerine “kayıtlı şartlı” demokrasi kurmaya çalışmalarıydı. Nitekim darbeci askerler bile bunu demokrasi için yaptıklarını söylediler. Hazırlattıkları anayasaları “halk oylamasına” sundular. İktidarı, kendi elleriyle halkın seçtiği kişilere teslim ettiler. Kendilerince, demokrat darbecilik yaptılar.
* * *
Kaderin cilvesine bakın ki; şimdi de başka tip darbeci veya diktacılar, ülkede demokrasiyi yerleştirmeye çalışıyor. Bugün cumhuriyete karşı işbirliği yapan iki kanattan biri “proletarya diktatörlüğü” kurma ideali uğrunda savaşmış Marksistlerdir. Diğer kanat da, “Hâkimiyet Allah’ındır” diyerek Egemenlik Ulusundur ilkesine karşı cihat açmış “Milli Görüş” mensuplarıdır. Bu iki diktacı mezhebin, bugün demokraside buluşması, darbecilerin demokratlığı kadar sevindiricidir.
Son Söz: Diktacılara kızıp, demokrasiden vazgeçilmez.
Paylaş