Paylaş
Hal böyle iken “Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar verecek” diye yalan söyleyenleri çok ayıplıyorum. Suriye’in geleceğine, Saddam’ı, Kaddafi’yi deviren güçler karar verecektir. Bu yalın ve çıplak bir gerçektir. Esad’ın devrilmesi sadece Esad’ın iktidardan uzaklaşması değil, Suriye’de yeni bir siyasi yapının ortaya çıkması demektir. Bu tablonun ilk görüntüsü Kuzey Suriye’de PKK yandaşı bir özerk Kürt idaresi kurulmasıdır. Zaten hızla zıvanadan çıkma noktasına savrulan “Türkiye’nin Kürt” ve “Kürtlerin Türk” sorunu bu olayla birlikte ivme kazanmıştır. Şemdinli ve civarında yaşananlar bunu gösteriyor. Kendi kendimizi aldatmayalım.
BÖLÜNME, OLMASINA OLACAK DA; KANLI MI, YOKSA KANSIZ MI
Son günlerde, “Kürtçü” Türk gazetecilerin söylediği şudur: “Bölünmüşlükteki fiili durumun, yasal statüye kavuşturulması gerekir. Yeni anayasa bunu sağlamalıdır”. Hayırlısı olsun. Demek ki üniter Cumhuriyet ilelebet payidar olamayacakmış. Nasıl Osmanlı Devleti, Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşmüş ve hayat devam etmişse, TC.’nin de ikili yapıya dönüşmesinden sonra da hayat devam edecektir. Mesele, dendiği gibi geri dönülmez kerteye gelmişse, “egemenlik, kayıtsız ve şartsız milletindir” diyen demokratik Türkiye, bu meseleyi Büyük Millet Meclisi’nde “kansız” halledecektir. Bugüne kadar az mı kan döküldü, bu nasıl kansız çözüm? diye bir soru akla gelebilir. Doğru; bugünlere kanla gelinmiştir. Ama adına çözüm denen bölünmenin yaratabileceği sorunlar hesaba katılmazsa, bundan sonra ortaya çıkabilecek yeni sorunları çözerken akabilecek kan, geçmişe rahmet okutabilir.
DANANIN İRİSİ AHIRDADIR
Bölünmenin çeşitli şekilleri olabilir. Federe veya özerk bölgelere ayrılarak “ele güne karşı” bütünlük korunuyormuş izlenimi verilebilir. Ancak ne izlenim verilirse verilsin bu çözümün ortaya çıkarabileceği iki yaşamsal sorun vardır. Bunların birincisi, özerk bölge sınırlarının çizilmesidir. İkincisi, sınır çizildikten sonra oluşacak ortamda “etnik temizlik” mikrobunun üremesidir. Bu olasılıklar, yok sayılamaz. Bugüne kadar çözülmüş gibi duran kültürel meseleler “sınır çizme” ve “etnik temizlik” meseleleri yanında çok masum kalır.
ÖZERKLİK VE KAMU FİNANSMANI
Özerk yönetim denince akla hemen “kamu finansmanı” gelmelidir. Özerk yönetim ile merkezi hükümetin, başta gümrükte alınanlar dâhil her tür vergi toplama hakları nasıl ayrıştırılacaktır? Özerk bölge ile geri kalan Türkiye arasında “gümrük kapıları” olacak mıdır? Yer altı ve yerüstü varlıklarının (barajlar veya petrol) gelirleri nasıl bölüşülecektir. Kamu borcu alınmasında veya mevcut borçların geri ödenmesinde “özerk bölge-merkezi idare” paylaşımı nasıl olacaktır? Sosyal Güvenlik Kurumu’nun “prim toplanması ve emekli maaşı ödemeleri” nasıl tanzim edilecektir? Pek tabii bu ve benzeri her “parasal” sorunun bir çözümü bulunabilir. Ama “yeni anayasa” çalışmaları sırasında bunları da düzenlemek şarttır.
Son Söz: En büyük şeytan, paradır.
Paylaş