Centilmenlik bozuldu

ÇARŞAMBA günkü Hürriyet’in ekonomi sayfalarında şöyle bir haber vardı. ‘BAT (British American Tobacco-yabancı semayeli bir sigara şirketi)’ın yaptığı indirimin ardından, sektördeki ‘Tekel’in altına inilmeyecek' geleneği bozuldu.

BAT’ın indirimi, ilk defa Samsun 216 Box’un paket fiyatının altına fiyatla Viceroy ve Pall Mall gibi iki markanın satılmasına neden oldu. Bu gelişme üzerine Tekel Genel Müdürü Sezai Ensari, yaptığı açıklamada ‘Sigara pazarında centilmenlik bozuldu’ dedi.’ İşte size dört dörtlük bir ‘suç itirafı’. Fiiliyatta sıkça rastlansa da, rekabet hukukuna göre firmalar, aralarında fiyat anlaşması yapamaz. Bu kabil anlaşmalar, İslam’da şirk ne ise, serbest pazar ekonomisinde o denli ağır bir günahtır. Serbest pazar ekonomisinin ‘ahlákó’ veya moda değişiyle ‘etik’ kuralları diye birşey varsa, bunun birinci maddesi fiyat anlaşmaları yapmamaktır. Çünkü bu kabil anlaşmalar, fiyat mekanizmasının kilitlenmesine, dolayısıyla, serbest pazar ekonomisinin, sosyalist sisteme göre en üstün yanı olan ‘kaynakların daha iyi tahsisi’ işlevini yapamamasına sebep olur. Gelelim centilmenlik kelimesine. Genel Müdürün kullandığı bağlamda buna ‘centilmenlik anlaşması’ denir. İş hayatında ‘gentlemen’s agreement’ yazılı hale getirilmesi, yasalara göre suç kanıtı oluşturacağı için, sözlü ve gizli olarak yapılan anlaşma demektir. Bunun beyefendilikle ilgisi yoktur.

* * *

Geçen ay içinde, benim de geçmişte sorumlu postlarında bulunduğum Koç ile Doğuş gibi Türkiye’nin en gözde iki grubu, birer ‘IPO’ yani halka açılma işlemi yaptı. Her iki grup da bu girişimlerini, geniş reklam kampanyalarıyla halka duyurdular. Serbest pazar ekonomisinin etik kurallarına göre halka açılmalar ‘reklám’ edilemez. Halka açılmalar, gayet soğuk bir şekilde ve sadece yazılı basında ve çok kısıtlı bir şekilde ‘ilán’ edilir. Bu duyurular yalnız denetlenmiş máli bilgiler içerir. Duyuru metninde ‘almayı teşvik eden’ tek bir kelimeye yer verilemez. Bu ilánlar, TV’de ve popüler günlük gazetelerde yer almaz. Alsa alsa, ekonomi gazetelerinde ve dergilerinde alır. Çoğu zaman da kampanya bittikten sonra ‘as matter of record only’, yani ‘sadece kayıtlara geçsin diye’ yayınlanmıştır ibaresiyle biter. Gerek bu grupların yöneticileri, gerekse kendilerine bu konuda yardımcı olan aracı kurumların uzmanları, Batı’da yetişmiş ve oralarda uzun süre çalışmış kişilerdir. Acaba bugüne kadar, Batı’da her yıl yüzlercesi yapılan halka açılmalar içinde, TV’de ve popüler basında ‘reklám’ edilerek icra edilen kaç kampanya yönettiler, icrada görev aldılar veya gördüler? Niçin aynı kurallara bu ülkede uymuyorlar?

* * *

İnsanlar, yazılı olsun veya olmasın, hukuk ve etik kurallara uymayı bir‘hayır-hasenat’ işi, yani fedakarlık olarak algılıyor. Ne kadar çok kurala uymazsa o kadar çok kár edeceğini, kurallara ne kadar uyarsa, o kadar çok zarar edeceğini düşünüyor. Bu, araba kullanmaktan, inşaat yapmaya; halka açılmaktan, ürün fiyatı saptamaya kadar böyle. Çok dar çerçevede fayda-maliyet analizi yapılınca bu düşünce doğru olabilir. Ama çerçeveyi biraz genişletince, kurallara uymamakla, binilen dalın kesildiği anlaşılır.

Son Söz: Etik kural, makro ekonomi için doğru olandır.
Yazarın Tüm Yazıları