MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan hoş bir adam. Bir defa gülüyor; çekinmeden, korkmadan gülüyor.
Hayata karşı iyi güreş tutuyor. Üzerinde ezilmişlik, bıkmışlık, yenilmişlik emareleri yaşımıyor. Tabii benim üzerimde iyi intiba bırakmış olmasının esas sebebi sadece bunlar değil. Gerçek bir maliye bakanı gibi, olmayan paranın harcanmasına izin vermiyor. Bunun için mensup olduğu partilileri dahi tersliyor. İşte karekter gücü buna derim. Eğer medyaya yansıyan bu yüzünden başka, benim görmediğim, bilmediğim bir başka yüzü daha varsa, üzülürüm. Aldanmış olmaktan değil, ülkenin ihtiyacı olan maliye bakanını bulamamış olmasından üzülürüm. Para işleri cıvıklık kabul etmez. Maliye bakanı, icabında başbakana da dur diyebilmelidir. Bu tavrın faydası, başbakanadır.
* * *
Maliye bakanının ilk önemli sınavı ‘‘Vergi Barışı’’ oldu. Dendiğine göre IMF, 6.6 katrilyon liraya ulaşan bu kampanyadan 750 trilyon tahsilat öngörmüş. IMF dediğiniz, netice itibariyle Amerika'da oturup, teorik modellerle Türkiye hakkında ahkam kesen bir teşkilat değil. Başta Hazine Müsteşarlığımız olmak üzere, pek çok kuruluş ve uzman kişi IMF'ye danışmanlık yapıyor. Onlara bilgi sağlıyor. Demek ki; yanılan sadece IMF değil; onlarla birlikte çalışan resmi ve gayri resmi bir sürü yerli uzman da feci bir tahmin hatasına düşmüş durumda. İşin garibi, rakam konusunda bizzat kampanyanın tasarımcısı Maliye teşkilatı da yanılmış. Onlar da azami 3.5 katrilyonluk ‘‘barış’’ olur diye tahmin etmişler, neticede tahakkuk rakamı 6,6 katrilyona varmış. İşte bu sonuca, şapka çıkar doğrusu ! Kutluyorum. Allah, tamamının tahsilatına erdirsin.
* * *
Acaba ‘‘öngörü’’ ile ‘‘gerçekleşme’’ arasındaki farkı nasıl izah edebiliriz?
1. Öngörüde bulunanların tahmin ettikleri vergi barışının tanım ve kapsamı ile fiiliyatta uygulanan veya mükellefler tarafından algılanan ‘‘vergi barışı’’ aynı olmayabilir. Bazı tanım sorunlarına değineceğim.
2. Vergi barışı içine, kamu kuruluşlarının devlete olan vergi borçlarının taksitlendirilmesi de girmektedir. Verilen ilk bilgilere göre, mükellefler tarafından ödeneceği taahhüt edilen 6,6 katrilyonun liralık tutarın, 2.5 katrilyon lirası ‘‘devletten-devlete’’ transferdir. Kısaca, geniş anlamda devlet (yerel yönetimler, KİT'ler, Tekel vs.), dar anlamdaki devletle yani, Maliye ile barışmıştır. Burada, yaratılan ek bir kaynak yoktur.
3. Maliye, ihtilaflı dosyalardaki iddialarından vazgeçmiştir. Vergi Barışı olmasaydı, devlet bu ihtilaflardan gene de bir miktar tahsilat yapacaktı. Yani barışılan tutarın hepsi ‘‘ilave’’ kaynak değildir.
4. Dünya'nın her ülkesinde ve özellikle bizim ülkemizde, Maliye ile ihtilafa girmek yerine, her mükellef ‘‘denetimden masun kılınmak için’’ bir sigorta bedeli ödemeye razıdır. Bir ülkede devlet memurları ne kadar keyfi davranabiliyorsa, onların denetiminden kaçınmak da o kadar çok para eder. Acaba, barışılan miktarlar, rehine psikozundan bir türlü kurtulamayan mükellefin tehdit altında ödemeye razı olduğu ‘‘fidye-i necat’’ mıdır? Yani ortada aşırı bir korkutma mı vardır?
5. Tahminlerin çok üstünde bir rakama ulaşan vergi barışı, bazı mükelleflerin esasen ‘‘beklediği’’ hatta ‘‘bildiği’’ bir kampanya mıydı? Bu mükellefler, geçen yıllarda vergi beyanında ve ödemede ona göre mi davrandılar? Bundan sonra da aynı şekilde mi davranacaklar?
Son Söz: İnsanlar, ilk defayı bilir, son defayı bilmez.