BORSA konusuna girmeden önce izninizle, ‘rakam değil mi, uydur uydur söyle’ içerikli kısa bir sunumda bulunacağım.
İlk kez, Hz. Musa’nın ‘On Emir’le yasakladığı zónanın, hukukumuzda nasıl düzenleneceği, geçen haftalarda ülkemizi çok meşgul etti. Son durum şöyle: Gözden geçirilerek, AB normlarına göre yeniden yazılan Türk Ceza Kanunu’nda zóna, hapsi gerektiren bir suç olarak yer almayacak. Başbakanımız bunu açıkça ifade etti. Ancak daha önce Başbakan Erdoğan bir tereddüt geçirdi. Bu nedenle de piyasaların asabı bozuldu ve faizler yükseldi. Bunun sonucu olarak da Hazinemiz, zarara uğradı. Acaba Başbakan’ın bu ‘bir geri-bir ileri’ manevrası Türkiye’ye kaça patladı? Köşe yazarlarından öğrendiğimize göre bu rakam, 100 trilyon TL (65 milyon dolar) ile 5 milyar dolar arasında bir yerde. Ama nerede? Bu çok mühim. Çünkü, 65 milyon nerede, 5 bin milyon (yani 5 milyar) dolar nerede? Bu rakamları görünce benim kafam karıştı. Hangi ‘hüccet-ül-iktisat’ veya ‘ayet-ül-iktisat’ mollaları bu hesapları yapıyor bilmiyorum. Hadi onlarda molla cürreti var, rakam yumurtlamaktan çekinmiyorlar. Peki sağduyunun (yoksa solduyunun mu) temsilcisi yazarlar bu uyduruk rakamlara nasıl köşelerine taşıyor? Lafı uzatmadan söyleyeyim: Böyle olaylarda Hazine’nin fazladan ödediği faiz şu kadar olmuştur diye bir zarar hesabı yapılması bilimsel değildir. Başbakanın amel defterine, böyle bir ‘zarar’ yazılacaksa, faizler düştüğünde de ‘kár’ yazmak gerekir. Gazetecilik açısından saçmalamak şartsa, rakam 65 milyon dolar tahminine yakındır.
* * *
Askerlik yaparken katıldığım bir törende komutanımız ‘Ö anavatandan yüzbinlerce km uzakta Kore’de kahramanca savaşan askerlemiz’ diye başlayan bir konuşma yapmıştı. Arkadaşlardan biri, "Dünyanın çapı 40 bin km; Kore, Türkiye’den yüzbinlerce km uzakta olamaz dedi. Komutanı savunanlar, ‘O bir moral konuşmaydı, komutan, çok uzaklarda demek istedi’ dediler. Aklınızda olsun, ‘çok’ demek istiyosanız sadece ‘çok’ deyin. Hatta ‘en azından epey var’ gibi abuk bir ifade kullanın. İsteyen istediğini anlasın. Sakın rakam verip, mahçup olmayın.
* * *
Gelelim borsanın daha ne kadar yükseleceği muhabbetine? Yukarıdaki bölümden anlayacağınız gibi, rakam verip mahçup olma riskini almayacağım. İsterseniz ‘muhtemelen yılbaşına kadar, en azından epey daha yükselir; sonrası bilinemez’ diye tavuk eti lezzetinde bir kehanette bulunayım. Ama irdelemek istediğim husus başka. Meselenin biraz derinine ineceğiz. Teorik soru şu: Acaba hisse senetlerinin ortalama fiyatı, kısaca borsa endeksi, uzun vadede, mesela yirmi yılda, milli gelir artışından daha hızlı artabilir mi? Daha genel bir soru sorayım. Bir ülkede ‘varlık fiyatları’ (asset prices) milli gelir artış hızından daha hızlı artar mı? Bu sorunun cevabının hayır olması gerekir. (Yoksa gerekmez mi?) Borsa, ‘milli servet’in bir parçası olan şirket değerlerinin bir göstergesidir. Milli servetin değeri de, onun hasıl ettiği milli gelirin belli bir katı olmak mecburiyetindedir. Dolayısıyla, borsanın uzun vadede reel olarak, milli gelir artışından fazla artamaması gerekir. Artıyorsa varlık değerlerinde bir ‘balon’ oluşuyor demektir. Patlayacaktır. Artmamışsa, fiyatlar geri kalmış, yakında artacak demektir. Çünkü ‘akım’ olan milli gelirle, ‘stok’ olan milli servet arasında bir ‘sebep-sonuç’ ilişkisi vardır.(devam edecek)