Paylaş
Ben ise, HES inşa edilmesine uygun akarsuları ve vadileri olan yörelerde yaşayanlar ve onları örgütlemeyi vazife bilenlerin “Biz de HES isterük” diye gösteriler tertip etmesini bekliyorum. Hâlbuki tam tersi oluyor. HES inşası söz konusu olan her yerde “HES istemezük” toplantı ve yürüyüşleri yapılıyor. İşin daha ilginç yanı yazılı ve görsel basının yüzde doksanı da bu gösteri ve yürüyüşleri “çok olumlu ve sorumlu” eylemler olarak kamuoyuna yansıtıyor. Köşe yazarlarımızın bilhassa hanım olanlarının neredeyse tamamı her tür baraja karşı.
HES SU TÜKETMEZ
HES’lere karşı olanların en sık dile getirdikleri iddia HES’in kendini besleyen ırmağın suyunu tüketeceğidir. hidroelektrik santralların arkasında bir baraj gölü oluşur. Bu gölde biriken sular, yüksekten düşürülerek elektrik üreten türbinleri çevirir. Üzerindeki enerjiyi boşaltan su kısa bir mesafe sonra doğal yatağından akmaya devam ederek denizine kavuşur. Su değirmeni ne kadar su tüketirse, HES de o kadar su tüketir. İkinci iddia HES’in doğal güzellikleri yok ettiği, etrafındaki bitki ve hayvan türlerini ve bilhassa akarsularda yaşayan balıkların neslini kuruttuğudur. HES daha doğrusu onu besleyen baraj gölü, netice de yapay da olsa bir “göl”dür. Göllerin etrafı esasen yeşil değilse, bir süre sonra insan eliyle veya doğal olarak yeşillenir. Akarsuda yaşayan balıklar, göllerde daha kolay yaşar. Zaten inşaat sırasında yolu saptırılan akarsuyun eski yatağına ve baraj su tutmaya başladıktan sonra da yine aynı akarsu yatağına, geçici olarak bile bir kuruma olmaması için su verilir. Bu baraj inşa etmenin ahlakı icabıdır. Üçüncü iddia HES’in doğal çevreyi çirkinleştirdiğidir. Bunun için inşaat sahasından fotoğraflar çekilerek basına dağıtılır. Baraj inşası “doğaya yapılan bir estettik ameliyat”tır. Ameliyat sırasında veya ameliyattan hemen sonra Filiz Akın’ın resmini çeksen o bile çirkin çıkar. Bir baraj gölünün çevreyi güzelleştirmesi için asgari bir süre geçmelidir.
HES’LER NASIL SEVDİRİLİR
HES’lere karşı çıkmak ne kadar gayri iktisadi olursa olsun, netice itibariyle böyle bir beşeri tepki vardır. Bu tepkiyi gösterenlere “haksızsınız” diyerek sonuç almaya çalışmak, kalp kırmaktan ve öfke yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Benim aklına iki çare geliyor. Birincisi, HES bittikten sonra çevrenin ne şekil alacağı bir maketle tespit edilmelidir. Bu maket sanal ortamda da yaratılabilir ve internetten yayımlanabilir. Ama üç boyutlu büyükçe bir maket mutlaka yapılmalı ve HES inşaatının proje müdürlüğünün salonuna konulmalıdır. Çevre halkı da gelip gidip bu maketi seyretmelidir. Bu maket inşaatı yaptıran devletin ve/veya özel şirketin halka verdiği üç boyutlu bir “namus sözü” olarak resmi kayıtlara geçirilmelidir.
“GÖZ HAKKI”
HES ve gerisindeki baraj gölünden etkilenen ve bir şekilde alıştıkları yaşam tarzından uzaklaşan çevre halkına bir “göz hakkı” verilmelidir. Bu göz hakkı, mesela barajın yarattığı katma değerin % 1’inin veya bir başka oranın 20 yıl süreyle yöre halkının bağlı bulunduğu belediyelere hibe edilmesi olabilir. Ya da yöre halkının kullandığı elektrik fiyatlarında vergi indirimi şeklinde olur. Belki o zaman “Biz de HES isterük” mitingleri yapılmaya başlar.
Son Söz: Bana yar olan barajı, bağrıma basarım.
Paylaş