Belediyecilik

BU sonbahar, trafik sıkışıklığı, İstanbulluları canından bezdirdi.

Her gün, her saatte ve her semtte trafik sıkışıyor. Şikayetler ayyuka çıkmış vaziyette. Bu sıkışıklığın, AKP’nin büyük şehirlerde oy kaybetmesine sebep olacağını söyleyenler bile var. Tam bu sıcak ortamda gazeteniz Hürriyet, sayfalarını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na tahsis etti. Mimar ve sanat tarihi doktoru Kadir Topbaş, yaklaşık bir hafta süreyle her gün yaptıklarını ve yapacaklarını anlattı. Bir siyasetçi için bu fırsat, parayla satın alınamayacak kadar değerlidir. Kolay kolay herkese sunulmaz. Tahmin ederim, İstanbullular ve tüm Türkiye halkı, Başkan Topbaş’ın projelerine hayran kalmıştır. Hürriyet üst yönetimi, bu konuda üstüne düşen görevi yaptığına göre, ben de aynı gazetenin bir yazarı olarak, bana düşen eleştiri görevini, haksızlık ediyorum duygusuna kapılmadan yerine getirebilirim.

* * *

Söze, her zaman yaptığımız gibi, bir tanımla başlayalım. Belediye başkanı kimdir? Belediye başkanı, yönettiği beldede yaşayan halktan toplanan vergileri, o beldenin halkı için harcama yetkisi olan seçilmiş kişidir. Belediyelerin harcayacakları para, ister merkezi hükümet, ister yerel yönetimler tarafından toplansın, neticede halkın parasıdır. Belediye yönetimiyle, onları seçenler arasındaki demokratik diyalog bu "bütçe mantığı" içinde cereyan etmelidir. Halk, belediyeye doğrudan ve dolaylı olarak kaç para vergi vereceğini bilmeli, bu vergiler karşılığında, hangi hizmetleri alacağını öğrenmelidir. Belediye, kaçak inşaat rantı dağıtıp, bu ranttan aldığı haraçla halka hizmet götürme mafyası değildir. Belediye başkanları da, torbası hediye dolu Noel Baba değildir. Tasarladıkları her projenin bir maliyeti vardır. Faturayı da kendileri değil, hediyeyi alan halk ödeyecektir. Belediyeyle ilgili konuları tartışmaya başlamadan, ortamın bu bilinç düzeyine gelmesi şarttır. Bu ülkede iş başına gelen kişilerde, köşedaşım Ercan Kumcu’nun tabiriyle "sorunları, üstüne para serperek çözme" alışkanlığı vardır. Halktan para almadan bu projeleri gerçekleştireceğiz demek aldatmacadır. Finansman yöntemi ne olursa olsun, günün sonunda faturayı halk öder. Eğer gerçekleştirilecek projelerin "getirisi, götürüsünden yüksekse" borçlanmakta bir sakınca yoktur. Ancak belediyelerce yapılacak işlerin çoğunun, bu anlamda bir fizibilitesi yoktur. Sosyal yatırımlar, kár değil "sosyal fayda" yaratır. İşte bu sebeple, böylesi projeler ancak "vergi" ile finanse edilir. Belediye başkanları, tasarladıkları projelere, maliyetine göre yaratacağı sosyal faydası en yüksek olandan başlamak üzere, birer öncelik sırası vermelidir. Çünkü daima "kaynak kıt, ihtiyaç sonsuzdur"; zamanlama ise yaşamsaldır. Yapılan açıklamalar da bu planda olmalıydı. Projelerle ilgili eleştiriler başka bir yazının konusu olacak.

Son Söz: Çözümün maliyeti, sorunun külfetinden yüksek olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları