YAKINDA 3 binden fazla belediye başkanı seçeceğiz. Başkan adayları, seçmenlerin kendilerine oy vermesi için propaganda çalışmaları yapıyor.
Bu, onların en doğal hakları, hatta görevleridir. Esasen, demokratik sistemde seçim kampanyası, müvekille vekil arasasında bir vekaletname tanzimi sürecidir. Bu bağlamda ‘‘müvekkil’’ (vekalet veren) seçmendir; yani halktır. Halkın ‘‘vekili’’ olup, onun gücünü onun adına kullanmayı talep eden de seçime katılan adaylardır. Adayların propaganda sırasında söyledikleri ise, neyi nasıl yapmak için yetki istediklerinine dair verdikleri sözlerdir. Vekaletnamede bilhassa dikkat edilmesi gereken husus, vekilin müvekkile neler getireceği değil, müvekkilinden neler götüreceği, yani onları ileride ne gibi mükellefiyet altına sokacağıdır.
* * *
Belediye başkan adaylarımızın hiç biri, şimdiye kadar seçmenlerini ne gibi yükümlülükler altına sokacağını anlatmadı. Hepsi, alışveriş listesi açıklar gibi hemşerilerine projelerini anlattılar. Seç, seç al; beğen, beğen seç. Nasıl olsa hepsi bedeva. Vatandaşın cebinden beş kuruş çıkmayacak. Siz oy vereceksiniz, seçilecek belediye başkanı size proje sunacak. Tekrar ediyorum. Tamamı parasız. Eliniz cebinize gitmeyecek. Siz sadece, yemek listesinden yemek seçer gibi ‘‘proje listesinden’’ proje beğenin. Projesine göre de başkanınızı seçin... Sizce, bu işte bir tuhaflık, yamukluk yok mu?
* * *
Gaziantep'in AKP'li belediye başkan adayı, ‘‘Tetkik ettirdim, Gaziantep belediyesinin 1 milyar dolar borcu var’’ diyor. Zannediyorsunuz ki; bu borcu yaratan eski belediye başkanını kınayacak ve kendisinin böyle davranmayacağını söyleyecek. Ayrıca bu borcu nasıl çevireceğini, hangi vadede nasıl geri ödeyeceğini anlatacak. Hayır, sanki bu cümleyi sarfetmemiş gibi, başlıyor kendi projelerini anlatmaya. Türkiye, 2001 yılında mali bir felaketin eşiğinden döndü. Bugün bile merkezi hükümetimiz hacir altında. IMF'ye danışmadan bütçe yapamıyor. Peki seçilecek belediye başkanlarının halka bedavaya malolacak projeleri gerçekleştirmek için hiç kaynak sorunları yok mu ? Bu zatlar, serazat harcama yetkisine mi sahip ? Burası Türkiye, orası neresi?
* * *
Sırası gelmişken halkımızın ve belediye başkanlarının çok sevdikleri ‘‘rant karşılığı proje finansmanı’’ yöntemine değinmek istiyorum. Artık ilk öğrenim okul öğrencileri bile okul bahçesini otoparkçıya kiralayıp, okulun badana boya işlerini finanse etmeyi öğrendi. Şapkadan tavşan çıkartan belediye başkanlarımız, şehri yoğunlaştırmak, yeşil alanları yok etmek, altyapı sorunları çıkarmak ve trafiği arap saçına döndürmek pahasına, parsellerin inşaat katsayılarını arttırarak yıllarca haraç topladı. Başbakanımız da orman arazilerini satarak 25 milyar dolar toplayacağını ve bununla kamu borçlarını azaltacağını söyleyip duruyor. Cingöz ticaret odası başkanlarına göre gecekondu meselesi de ‘‘kentsel mekan rantlarının nakte çevrilmesi’’ yöntemiyle çözülecek. Devlete milyarlarca dolar borç takmış, bi işten çakmaz sözde iş adamlarının kendilerini kurtarma yöntemleri de aynı: İmarsız arazi alıp, onu parselleyip imara açtırmak veya fabrika arsasına gökdelen dikmek. Bu rant avcılığı yöntemin suyu çıkmadı mı hálá ? Bir hatırlatma: Arjantin, enflasyonu sıfırladıktan sonra yerel yönetimlerin harcamalarından battı.
Son Söz: Yönetim yerel de olsa, sorumluluk geneldir.