BEN bütün dinlerin vaz ettikleri kuralların ve tesis ettikleri kurumların bir hikmeti olduğuna inanırım.
Her ne kadar bu kural ve kurumların bir kısmı, zaman içinde cehalet ve beşeri zafiyetler yüzünden özünden kopartılıp, saçma sapan, akıl dışı tören veya törelere dönüşmüş bile olsa, derinlemesine bir tahil, bizi kolaylıkla ‘‘ilk tesis’’ anındaki gerekçeye götürür. Korkmayın; bunların özünü kavramak, dindarları dinden çıkarmaz, láikleri de yobaz yapmaz. Unutmayın: Hayatta haklı olmak isteyen, hakikati; hakikati bulmak isteyen de hakkı aramalıdır.
* * *
Bayramlar, tüm dinlerde var olan en önemli kurumlardan biridir. Bayram, ‘‘şenlik’’ demektir. Bayramlarda insanların şen olması ve başkalarını şenlendirmesi beklenir. Bayramlar, şarta bağlı değildir. Yani, havalar çok soğuk veya çok sıcak olunca, enflasyon yüksek çıkınca, milli gelir düşünce veya borsa çökünce bayramlar iptal edilir diye bir kural yoktur. Şartlar ne olursa olsun, bayram gelir. Harpte de, sulhte de bayram kutlanır. Kıtlıkta da, bollukta da bayramda sevinilir. Hastası olan da, kendisi hasta olan da bayram eder. En azından daha şen olmaya çalışır. Pek tabii, herkesin neşesi birbirinin aynı olamaz. Zaten bu husus, o gün bayram olsa da olmasa da böyledir. Bayram gününün şenlik olmasının sebebi, o günün bayram olmasındadır. Başka bir şey olduğu için değil, sırf o gün bayram olduğu için, gün şenlik günüdür. Bayramda, bayram etmek için sebep arayanlar, bayramın hikmetini hiç anlamamış olanlardır. Bayramı önemsemek şart değildir. Ama bayramı küçümsemek, insanları küçümsemek demektir. Bayram, öncelikle başkalarına saygı göstermektir.
* * *
İnsanı şenlendiren iki eylem türü vardır. Biri almak, diğeri vermektir. Hediye almak, para almak, diploma almak, mektup almak (e-mail de olabilir) ev almak, araba almak, elbise almak, cep telefonu almak, simit almak, şeker almak, haşlanmış mısır veya kestane kebap almak insana neşe verir. Çünkü bunlar, ihtiyaçlarımızı tatmin eder. Çoğu insan için hayattan zevk almanın anlamı ‘‘almak’’tır. Bu kişiler, bir şey almadığı ya da alamadığını aldığı an, hayattan zevk almamaya başlar. Halbuki, insana en çok tatmin sağlayan eylem, vermektir. Vermenin zevkine varan kişiler için, hayattan zevk almanın sonu olmaz. Çünkü almanın sonu vardır ama, vermenin sonu yoktur. Herkes gücüne göre başkalarına bir şey verebilir. Hediye vermek, para vermek, hizmet vermek, ilgi göstermek, hal hatır sormak, kısaca ‘‘sevgi vermek’’ alandan çok vereni mutlu ederse, toplumda alandan çok veren olur. O zaman herkes bir şey almış olur.
* * *
Bu bayram iyi bir şey yapamadık; bir yere gidemedik, evde çakıldık kaldık ifadesi, henüz ‘‘alarak hayattan zevk alma aşamasından, vererek hayatın tadını çıkarma aşamasına geçememiş olanların’’ söylemidir. Alamamaktan canınız sıkılıyorsa, vermeyi deneyin. Belki kendinizle daha çok gurur duyarsınız. Vaktinizi verin, yaşlı ve hasta yakınlarınızı ziyaret edin. Gözünü çıkarmadan, düşkünlere yardım edin. Hiç bir şey vermek istemiyorsanız, çevrenize can sıkıntısı değil, neşe verin.