Bankaya selam hataya devam

PAZAR günkü Hürriyet'in onuncu sayfasında kocaman bir resim ve kocaman bir haber.

Resimdeki kişi Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri Derneği (TETSD) Başkanı Yılmaz Ulusoy. Haberin başlığı ‘‘Birleşip güçlendik, sigortacı da bankacı da oluruz’’. Yılmaz Ulusoy ‘‘TETSD'nin 467 üyesi var ve bunlar 1386 fabrikayı temsil ediyor. Üç yıldır üzerinde çalıştığımız sektörel dış ticaret şirketini kurduk. Hepsi katıldı. Şimdi bir de sigorta şirketi kuracağız ya da alacağız. Ardından da birkaç yıl içinde bir finans kuruluşu (banka) kuracağız’’ diyor. Ayrıca, sektörel dış ticaret şirketlerinin bazı kötü örneklerini de gördüklerini ve incelediklerini hatırlatarak ‘‘Biz bu kötü örnekler gibi olmayacağız. Çok başarılı işler yapacağız’’ diyor. Buyrun cenaze namazına.

Anlaşılan ne yaşanan bankacılık rezaletleri ve felaketleri ne de ülkenin içine düştüğü finansal ve iktisadi krizlerden kimse ibret almıyor. Kendine bir ders çıkartmıyor. Bu tuhaf durum için aklıma iki açıklama geliyor.

1. İşadamlarımız, yanlışlığı hem pratik hem de teorik olarak ispatlanmış yol ve yöntemleri bir de kendileri denemek istiyor. Onlar kötüydü ve yanlış yaptı, ben iyiyim ve doğrusunu yaparım gibi garip bir dayılanma ve bilime meydan okuma huyu var bu kişilerde. Onun için, hatanın üstüne üstüne gidiyorlar. Hayata karşı zar atıyorlar.

2. Aslında onlar da bu yol ve yöntemlerin yanlış olduğunu bal gibi biliyorlar. Ama bir şeyi daha biliyorlar. Daha önce bu yanlış yollara sapmış işadamları, doğru yoldan gidenlerden daha kısa zamanda daha fazla servet sahibi olmuş. Bankacılıkta rezaletler yaşanmış, ülke finansal krizlere girmiş, halk fakirleşmiş, kamu borçları gırtlağa kadar yükselmiş, ama bu kabil kişilerin ne paralarına, ne de itibarlarına hiç halel gelmemiş. Dolayısıyla girişimciler, ülke ekonomisi için ne kötü olursa olsun, bu irrasyonel yapılanmalara bayılıyor. Ben de, ben de diye üstüne atlıyor.

* * *

Otuz yıldır söylediklerimi ve yazdıklarımı tekrar edeyim. Sanayicilerin banka sahibi olması ayıptır ve yanlıştır. Sanayici kredi kullanır, yani bankadan borç alır. Banka ise mevduat toplar. Bankaya tevdi edilen para bir emanettir. Banka, bu emaneti en titiz şekilde muhafaza etmekle yükümlüdür. Ancak geri alacağından emin olduğu sanayici, tüccar veya tüketicilere ödünç olarak verir. Karşılığında da teminat alır. Eğer kredi kullanan sanayici, mevduat toplayan bankanın hakim ortağı ise bu yapıda ‘‘ahlaki zafiyet’’ oluşur. Yani bankanın içinin boşaltılması riski doğar. Kimse ben yapmam demesin. Eğer patlatma niyeti yoksa, ateşle barut yan yana getirilmez. Sevişme emeli yoksa, erkekle kadın aynı yatakta yatmaz. Kendimi tutarım olmaz. İnsan şeytana uyar, kaza çıkar. İşadamı, banka sahibi olunca, mevduata tasallut eder. Herkes kendine torpil geçer, kendine yeterince adil davranmaz. İşadamlarının banka sahibi olma hevesleri, caka atma arzusundan gelmiyorsa, ortada mutlaka kötü niyet vardır. İşadamının işini büyütmek, parlak projelerini hayata geçirmek için paraya ihtiyacı varsa, bankadan kredi alır, kendine ortak bulur, halka açılır, halka tahvil satar, satıcı kredisi kullanır, iş avansı toplar. Ama ne sigorta şirketi ne de banka sahibi olamaz.

Son Söz: Özel banka yetmezse, özel merkez bankası verelim.
Yazarın Tüm Yazıları