Banka faciası

ÜLKEMİZDE yaşanmış ve yaşanmakta olan bankacılık rezaletlerine, isterseniz facialarına deyin, bir yenisi daha eklendi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Engin Akçakoca, görevinden istifa ettikten hemen sonra evine baskın düzenlendi. Medyadan öğrendiğimize göre, bir ihbarı değerlendiren güvenlik güçleri, BDDK eski başkanının evinde (veya arkadaşlarının deposunda) kendisinde bulunmaması gereken resmi yazıları aramak için bir operasyon yapmış. Bu baskınlar sonucunda 17 koli evraka el konulmuş ve incelemelere başlanmış. Hatta, emniyetten verilen bilgilere göre, kolileri açıp evrakı tetkike alan uzmanlar, dosyaların içinde ‘‘evde bulunmaması gereken bazı evrak’’ bulmuşlar bile.

* * *

Bu olay beni hem şaşırttı, hem de şaşırtmadı. Şaşırdım, çünkü şimdiye kadar yüksek bürokratların hiç birinin evinde, ne görevdeyken ne de görevden ayrıldıktan sonra ‘‘bulunmaması gereken evrak’’ araması yapıldığını duymuş değilim. Ayrıca, bir bürokratın evde bulundurmaması gereken evrakı evde bulundurmakla suçlanandığını da ilk defa duyuyorum. Benim bildiğim, devlet dairelerinde bulunması gereken evrakın, dairede bulunamadığıdır. Bunun da sorumlusu veya suçlusu yoktur.

* * *

Şaşırmadım, çünkü bu ülkede zenginlerle uğraşanın başı, eninde sonunda belaya girer. Engin Akçakoca bu bakımdan kesin kusurludur. İşin trajikomik tarafı, anlaşılan çok pimpirikli bir kişi olan Engin Akçakoca, görevden ayrıldıktan sonra, aleyhinde yapılacak kampanyalara karşı kendini korumak için gereğinden çok fazla evrak sureti biriktirmiş. Şimdi kendini korusun diye eve götürdüğü bu kağıtlar başına bela açtı. Demek ki; çok tedbirli olmak da tehlikeli. İnsan nereden gol yiyeceğini bilmiyor. Aklıma başka muzırlıklar da geliyor. İstermisiniz, Akçakoca'nın evinden götürülen evrakın bir kısmı, oradan oraya götürülürken kaybolsun. Hatta konulduğu depoda yangın çıksın. İhbarı yapanların ‘‘bazı önemli evrakı yoketmek için’’ böyle bir tertip içinde olma ihtimalleri yok mu? İzninizle Arsen Lüpen hikayesi yazmaya devam edeyim. Bu evrakın arasına sonradan bazı kişilerin ‘‘yeni’’ evrak sokuşturmaları mümkün değil mi? İhbarcılar bunu da planlamış olamaz mı? Akçokoca, bu kolilerin içindeki evrakı, liste halinde imza mukabili teslim etmedi ki; ileride ‘‘hayır bu yazı benim dosyalarımda yoktu’’ diyebilsin. Neyse, bu kadar boş laf yeter.

* * *

Dünya bankacılık tarihinde rastlanmayan bir sahtekarlık türüne, İmar Bankası olayında raslandı. İnanılmaz bir şey. Bir banka sahibi, halktan topladığı mevduatı 80-20 oranında ikiye ayırıyor. 80'ini ayrı bir kayda alıp, gönlünce harcıyor. 20'sini resmi bilançosunda gösteriyor. Buna göre vergi ödüyor. Sahip olmadığı Hazine Bonolarını, sanki varmış gibi halka satıyor. Topladığı paraları da dilediği gibi kullanıyor. Böylece 5 milyar dolar hortumluyor. Denilebilir ki, BDDK'da vazifesini yapsaydı, bu sahtekarlıkları ortaya çıkarsaydı. Doğru. Bu babda denetleme makamının kesin ihmali var. Engin Akçakoca'nın İmar Bankası skandalı patladığı an ‘‘ben bu işi beceremedim’’ deyip istifa etmesi gerekirdi. Ama hadiseler böyle gelişmedi. Tam tersi oldu. Şimdi şunu da siz yorumlayın. Yapılan son anketlere göre toplumun yüzde 9'u, ülkenin yükselen lideri olarak İmar Bankası'nın sahibi Uzan Ailesi'nin büyük oğlu Cem Uzan'ı görüyor.

Son Söz: Bitmeyen itibar, servettir.
Yazarın Tüm Yazıları