BAHAR gelince, insanın baharı başına vurur. İçimizi bir coşku kaplar.
İnsanlar, % 9.9 büyüyen Türk ekonomisi gibi kabına sığmaz hale gelir. Bu ruh haleti, bilhassa geçler için geçerlidir. Ama bu bahar aylarıyla birlikte, her yaş ve cinsiyetten sürücüler, araç hızlarını yükseltti. Çünkü, yol zemini kuruduğu için direksiyon hakimiyeti arttı. Savrulmadan viraj almak, milimetrik hassasiyetle slalom yapmak kolaylaştı. Hava açık, ışık bol, aracın ön camı temiz olunca görüş mesafesi uzadı. Her şey, bahar şoförüne ‘bas gaza’ diyor. Bir elde telefon, diğer elde direksiyon, orta parmak selektörde, öndeki aracın tamponuna yarım metre mesafede, hem köklersin gazı, hem koyulaştırırsın muhabbeti. BMW’sini 170 km.’yle koşturan devlet büğümüzün eşine, ‘koy bir kaset, neşemizi bulalım’ dediği gibi, koydun mu bir cıstak disk, duramazsın yerinde. Heyttt!, var mı bana yan bakan?
* * *
Uzun süredir ‘Kanun Hakimiyeti’ ile ‘Hukukun Üstünlüğü’ kavramları arasındaki farkı düşünüyor, bulamıyordum. Sonunda buldum. Bu fark, trafik düzenini sağlamak açısından önemli olduğundan, konuyu ele alıyorum. Bilgilerine müracaat ettiğim hukuk hocaları, ‘kanun hakimiyeti’yle, ‘hukukun üstünlüğü’ deyimleri, aynı kavramı anlatır dediler. Kanun hakimiyeti, İngilizce’de‘Rule of Law’ deyiminin Türkçe karşılığı. Dizi filmi oynayan ‘Law and Order’ da ‘Kanun ve Nizam’ demek. Rule of Law, ‘Kanunların İktidarı’ şeklinde de tercüme edilebilir. Mesela, ‘ruling party’ iktidar partisi demektir. ‘Hukukun Üstünlüğü’ deyimiyse, herhalde ‘Supremacy Of Law’ deyiminin yanlış tercümesidir. Benim anladığıma göre bu ilkenin anlamı şu: Yargıç, bir dava hakkında karar verirken öncellikle yasa hükmüne itibar etmek mecburiyetindedir. İçtihatlar veya kişisel hukuk yorumu sonra gelir. Buna, ‘Kanunların Üstünlüğü’ demek gerekirken, nedense ‘Hukukun Üstünlüğü’ denmiş daha sakıncalısı, ‘Kanun Hakimiyeti’ kavramının yerini almıştır. Bu söylemin iki anlamı vardır.
1. Hukukun üstünlüğü, eşdeğer üç anayasal erkten biri olan ‘yargı’, Türkiye’de ‘yürütme’ ve ‘yasama’dan daha üstündür demektir.
2. Kanun dışı iş ve eylemlerini, kanunların şekil şartlarına uydurmuş kişiler, ne yapmış olurlarla olsun, cezalandırılamaz. Bu ilke, ülkede kanun hakimiyetinin tesis edilememesinden daha önemlidir.
* * *
Ben, Türkiye’de sokaktaki polisin çok güçsüz olduğu kanaatindeyim. Polis, güçsüzlüğünün acısını, karakola atabildiği insanlardan çıkarmaktadır. Bu yüzden, vatandaşın saymadığı, sadece çekindiği ‘güçsüz ama zálim’ polis tipi doğmuştur. Hemşeri ve akraba dayanışmasının yüce bir değer olduğu toplumumuzda, genellikle kırsal kesimden gelen polislerin, yansız ve ádil davranmalarına kültürleri izin vermez. Bütün bunlara rağmen, polisin elini güçlendirmeden ‘kanun hakimiyetini’ tesis etmek de imkánsızdır. Basının yalancısıyım. Mahkemeler, kusurlu veya suçlu zanlısı şoförün imzalamadığı trafik ceza zaptı geçersizdir ve plákaya ceza yazılmaz gibi kararlar almış. Eğer bunlar doğruysa, trafikte ‘kanun hakimiyeti’nin sağlanması gelmeyecek bahara kalmıştır. Acaba trafik hukukunda, Avrupa Birliği mevzuatını ve uygulamalarını aynen alsak, meseleyi çözemez miyiz?
Son Söz: Trafikte kanun hakimiyeti yoksa, herkes bahar şoförü olur.