TÜRKİYE'yi, yeraltı kaynaklarıyla tanımlamak için ‘‘fakir madenler bakımından zengin ülke’’ denirdi.
Gerçekten pek çok ülkenin olmadığı gibi, Türkiye'nin de yüksek ihraç değeri olan maden yatakları yoktur. Ama bugünkü konumuz madencilik değil. Türkiye'nin çok zengin olduğu esas kaynak, ‘‘iş bilmez, işadamlarıdır’’. Ortalıkta işadamı diye dolaşan pek çok tosunun, hiçbir işe aklı ermez. Hatta diyebilirim ki; iş bilmeyen ama gözü kara insanların en büyük merakı işadamı olmaktır. Çünkü kısa zamanda zengin olmanın tek yolu iş hayatına atılmaktır. Bunlar arasında, İstanbul ve İzmir'in Avrupa görmüş yakışıklı uyanıkları, bazlamayla beslenmiş Anadolu kaplanları veya besmele getirmeden söze başlamayan ‘‘İslamcı’’ holding müteşebbisleri vardır. Bu tosunların aklı hiçbir işe ermez demekle haksızlık ettim. Hepsinin aklının erdiği bir konu vardır. O da arsa rantı kapmaktır. Batmış veya henüz batmamış işadamlarının en büyük hayali, ‘‘şöyle büyük bir araziyi kapatıp, oraya güzel bir imar durumu çıkarmak’’ ve oluşan rantla köşeyi dönmektir.
* * *
Mesela düşünün, büyük bir şehre yakın 3 bin dönüm, imarı olmayan bir tarım arazisini kapattınız. Sonra buraya, dönümüne 10 daire inşa edilecek şekilde imar durumu çıkarttınız. Eğer araziniz 3 bin dönümse, 30 bin daire yaptırtabilirsiniz. İnşaatı da yüzde 1/3'le, yap-satçı müteahhitlere verdiniz diyelim. Sizin payınıza 10 bin daire düşmez mi? Bugün böyle imarlı, yeşil alanlı, hele deniz gören bir yerde, bir daire en az 50 bin dolar etmez mi? Çarp 50 bin doları 10 binle. Ne buldun? 500 milyon dolar. Ya piyasa açılırsa, bu daireleri tanesi 100 bin dolardan elini öpene verirsin. O zaman gelirin ne olacak, bir milyar dolar değil mi? Araziyi, dönümü elli bin dolardan kapatsan, maliyetin 150 milyon doları geçmez. Düş bunu hasılattan, temiz para cebine asgari 350 milyon dolar kalır. Biraz kısmetliysen, en az bunun iki katı parayı cebinde bil. Niye olmasın?
* * *
İmarsız tarım arazisini imara açarak veya imarı kısıtlı şehir arazisinin imar iznini değiştirerek elde edilen daha fazla inşaat yapma izninin piyasa değerine ‘‘rant’’ diyoruz. Bu şekilde yaratılacak rantlarla, sadece batakçı işadamlarının değil, borca batık devletin dahi kurtulacağı konusunda toplumumuzda geniş bir mutabakat var. Gayri iktisadi ‘‘iktisadi tedbirler’’ önerme şampiyonu, ticaret veya sanayi odaları ve sair özel sektör kuruluşlarının sık sık yukarıdakine benzer teklifleri dile getirmeleri uzun süredir dikkatimi çekmektedir. Bunları ifade edenlerin hepsi, kötü niyetli olamayacağına göre, demek ki söylediklerinde samimiler. Şu soruyu sormanın tam sırasıdır: Acaba rantlarla, milli gelir artar mı? Benim bildiğim artmaz. Rant, sadece, milli gelir dağılımını değiştirir. Yani bir transferdir. Bir süredir AKP'lilerin zihinlerinin gerisindeki ‘‘derin ekonomi’’ inançlarını deşifre etmeye çalışıyorum. Yani, parti programlarına yazdıklarının veya ilgili bakanların söylediklerinin entegralini almaya uğraşıyorum. Zannediyorum, ‘‘kaynak yaratma’’, ‘‘sosyal adalet’’, ‘‘istihdamı artırma’’ veya ‘‘milli geliri büyütme’’ dediklerinde, rant bölümünü değiştirmeyi kastediyorlar.
SON SÖZ: Rantlar, kişisel geliri artırır; milli geliri artırmaz.