GAZETELERDE okuyorsunuz değil mi? Bütün dünya bize hayran. Biz de bize hayran olanların budalası gibi onları ağzı açık dinliyoruz. Öyle bir ‘Formula 1’ pisti yaptık ki, dünya bize hayran kaldı.
Öyle bir Üniversitelerarası Olimpiyat tertipledik ki; dünya bize hayran kaldı. İstanbul’da öyle bir futbol finali oynandı ki, dünya futbolu değil, oynandığı stadı ve İstanbul’u konuştu. Öyle bir İstanbul Sanat Festivali düzenledik ki; dünya bize hayran kaldı. Dünyayı hayran bırakmakta üstümüze yok doğrusu. İspatı ortada: Son kullanım tarihi geçmiş şöhretler, hurdalık derecelerine göre yüz binlerce dolar alıp ‘Size hayran kaldık’ diyorlar. Ben de o kadar para alsam, ben de bu enayiliğe hayran kalırdım doğrusu. Meme dekoltesi derinine açık 70 küsur yaşındaki Sofia Loren’e ‘bizden ödül alsın diye’ zannedersem 200 bin dolar ödenmişti. Düşünün; herkes ödül almak için para ödemeye hazırken, sıra bizim ödülü almaya gelince üstüne para istiyor. Ama haklılar. O kadar yolu tepip Türkiye’ye geliyor ve basın mensupları önünde ‘Size hayran kaldık’ diye rol kesiyorlar. Az zor iş değil bu doğrusu.
* * *
‘Dünyanın bize hayran kaldığı’ etkinliklerin ortak bir özelliği var. Bunların hepsi rantabilitesi olmayan yatırım gerektiriyor. Yani zararına bir iş yapmadan, tövbe Allah bu gavurları bize hayran bırakmanın yolunu bulamıyoruz. ‘Formula 1’ denilen otomobil sirki Türkiye’de de şov yapsın diye Hazine’den hasılat garantisi veriyoruz. Üyelerin kanunen ödemeye mecbur olduğu aidatla zenginleşen, ‘yarı-kamu’ tüzel kişilğine sahip olan Ticaret Odası’nın kasasını bu iş için boşaltıyoruz. Pek tabii 30 milyon dolara biter diye başlanılan projeyi 220 milyar dolarla bitirmemeyi de başararak. Olsun, helal olsun! Pazusunda Mao dövmesi bulunan hapishane düşkünü boksör eskisi Başbakan’ın koluna girip, aldığı parayı hak etmek için ‘Türkiye’ye hayranım’ diyor ya. Bize o da yeter de artar bile.
* * *
Bütün bu zararına projelerin ‘ister inan, ister inanma’ süper bir getirisi var: Türkiye’nin tanıtımı. Bu konuda atılan palavralar, artık komik hale geldi. Efendim dünyada 2.5 milyar kişi televizyonlardan ‘Formula-1’ izlemiş ve anında ‘böyle Formula-1 düzenleyen ülkeye gitmek vaciptir’ deyip, ülkemize gelmek için seyahat acentelerinin önünde kuyruğa girmiş. Ancak otellerimiz dolu olduğu için gelemiyorlar. Gelemeseler de olur; bize hayran düştüler ya!
* * *
Serbest pazar ekonomisi, sosyalist sistemden farkı, bireysel ‘ahlak’ üzerine kurulmasıdır. Bunun anlamı şudur: Eğer bireysel ahlak yoksa, serbest pazar ekonomisi fakirlik üretir. Burada kastedilen ahlak ‘devletten tırtıklamadan’ iş yapmaktır.