EKODİALOG, altıncı yılının son programında zengin ülkelerin Afrika’ya yardımı konusunu tartıştı. Bu konuda Asaf, beni heyecanlandıran bir çıkış yaparak, ‘Türkiye, artık ‘Afrika’dan bana ne ?’ demeyi bırakıp, yoksul ülkelere yardım elini uzatsın’ dedi. Yürekten destekliyorum.
* * *
Size önce son olayları özetleyim. Afrika, fukaralığın ve çaresizliğin en yaygın olduğu kıta. Afrika’nın fakir ülkelerinin, Batı’nın kurum ve kuruluşlarına 350 milyar dolar borcu var. En zengin 8 ülke (G8) geçen ay, en fakir 18 ülkenin 40 milyar dolar borcunu silme kararı aldı. Esasen ödenemeyecek olan bu borçların, 40 milyar dolarını defter üzerinde silmenin Afrika’ya pek bir faydası yok. Ancak G8, buna ilaveten Afrika’ya yılda 25 milyar dolar yardım etmektedir. Geçenlerde İskoçya’da yapılan G8 toplantısında İngiliz Başbakanı Tony Blair, liderlerlere bu meblağı 2010 yılına kadar yılda 50 milyar dolara çıkarması önerisinde bulundu. ABD Başkanı Bush, önce bu fikre direndiyse de, sonra ülkesinin yaptığı yıllık yardımın, iki katına çıkarılması için Meclis’e teklif götüreceğini söyledi. Genelde fakir ülkelere ve özellikle fakirin de fakiri ‘Afrika’ya yardım’ diye müzik eşliğinde ‘öfkeli bir şekilde haykırmak’, Batılı gençlerin çok sevdiği bir eylem türüdür. Bu etkinliklere öncülük edenler arasında şarkıcı Bob Geldof da var. Geldof, ‘Fukaralığı Tarihe Gömün’ (Make Poverty History) diye bir kampanya başlatmış. Bu kampanyaya destek için, ‘Live 8’ adında, yine İskoçya’da yüzbinlerin katıldığı çok büyük bir açık hava konseri düzenledi. Epey ses getirdi.
* * *
Türkiye artık gariban bir ülke değil. Bana sorarsanız, Türkiye hiçbir zaman gariban değildi. Ancak kişiler, kendini koruma dürtüsüyle garibanizmi benimsemiştir. Garibanizm, ‘garipler, sosyal sorumluluk taşımaz; onlar kanun ve kurallara uymaya mecbur değildir’ ilkesini içselleştirip, ‘asalak ve terbiyesiz olma imtiyazı’ peşinde koşmaktır. Garibanizmin yayılmasının bir sebebi de iktisatçıların çoğunun ‘kalkınmak için, yabancılardan sermaye, borç, hibe her tür para alınmalıdır’ fikrini yaymalarıdır. AB üyeliğinin bile reklamı böyle yapılmaktadır. ‘Sürekli borçlanarak yaşarsan, Arjantin gibi olursun deneceğine; sürekli borç alamazsan Arjantin gibi olursun’ denmektedir. Borç para akışını garantiye almak için ‘yüksek faiz-düşük kur’ politikası, tam gaz sürdürülmektedir. Dilencilik yüzünden milletin, devletine ve kendine saygısı azalmıştır. Yurtiçinde de her bölgenin ‘en gariban biziz’ diye salya sümük ağlaması ulusal kültür olmuştur. Bu ruh haletinden çıkmalıyız.
* * *
En zengin ülkelerde bile fakirler ve geri kalmış yöreler bulunabilir. Ama ülkeye bir bütün olarak bakıldığında orada, kendisinden daha fakirlere yardım edecek bir ‘gönül zenginliği’ mutlaka vardır.