‘‘Türkiye soyuluyor, hukuk bir şey yapamıyor. Devletin iki yakası bir araya gelemiyor; hukuk bir şey yapamıyor. Türkiye, göz göre göre fakirleştiriliyor, hukuk bir şey yapamıyor. Oturup düşünmemiz lazım. Hukuk devletinin ve adaletin işlemediği yerde alternatif adalet modelleri ortaya çıkmaya çalışır. Buna mafya modeli diyoruz. Türkiye bu ayıbı uzunca süre yaşadı, bundan sonra yaşamaması lazım.’’
Eğer bir ülkenin, yılların hukukçusu ve siyasetçisi olan Adalet Bakanı bunları söylüyorsa, gerçekten hepimizin oturup bunu düşünmesi lazım. Pek tabii, en başta hukuk hocalarının. Hocaların, bakanının bu konuşmasını irdeleyip, topluma bir çıkış yolu göstermesi gerek. Bir iktisat öğrencisi olarak, bu konuda kendi görüşümü ortaya koymadan önce bir endişemi dile getirmek istiyorum. ‘‘Türkiye'de her meseleyi, üzerine para dökerek çözme anlayışı’’ vardır. (Bu harika tespit Ercan Kumcu'ya aittir) İnşallah bakan konuşmasını, bakanlığının bütçesinin arttırılması için kamuoyu oluşturma amacından daha yüksek amaçlar için yapmıştır.
* * *
Adalet Bakanı'na göre, bir ülkenin ‘‘soyulması’’, ‘‘devletinin iki yakasınının bir araya gelmemesi’’ ve ‘‘göz göre göre fakirleşmesi’’ karşısında hukukun bir şeyler yapması gerek. Mevcut hukuk (sistemi, mekanizması, kurumları, kanunları v.s.) bu konularda, üstüne düşen görevi yapmıyor, yapamıyor. Birinci soru burada. Hukuk sisteminin, adalet bakanın saydığı konularda ne yapması gerek? Daha doğrusu hukukun, mesela devletin iki yakasının bir araya gelememesi veya ülkenin fakirleşmemesi babında yapması gereken birşey var mı? Bunlar hukukun görev tanımı içine girer mi, girmez mi?
İktisatla, hukuk karşılıklı olarak birbirini içerir.
Yani, hem iktisadı hukuk çerçeveler; hem de hukuku iktisat. Eğer bir ülkede hukuk sistemi çalışmıyorsa, o ülkede iktisat sistemi de kendinden beklenen iyi sonuçları yaratamaz. Kısaca, yeterli bir büyüme, adil bir gelir dağılımı ve fiyat istikrarı sağlanamaz. Ülke, bir mali-iktisadi krizden çıkar, diğerine girer. İktisadi bağlamda hukukun görevi, ‘‘çoğunluğun uzun vadeli çıkarlarının, azınlığın kısa vadeli çıkarlarına karşı savunulması’’dır. Hukuk, nihai olarak iktisadi hedeflerin tutturulmasına hizmet etmiyorsa, demokratik (hatta otokratik) bir rejimde muallakta kalır. Yerine mutlaka bıraktığı boşluğu dolduracak kurum ve kurallar gelir. Çünkü iktisadi hayat, kuralsız bir ortamda işlemez. İktisat aktörlerinin hareket alanları mutlaka yasalarla sınırlandırılmalıdır ki; enerji (yani para) ziyan edilmesin.
* * *
İktisadı kuşatan hukuku da siyaset çerçeveler. Bakan Çiçek, siyasetçidir. Şimdiki AKP hükümetinin, yani yapmak istediklerini yapamayan bir hükümetin üyesidir. AKP hükümeti iş başına gelmiştir ama, kendi tabirleriyle iktidar olamamıştır. Halka vaat ettikleri hizmetleri götürmek için kaynak arayışına çıktıklarında, bunların yağmalandığını görmüşlerdir. Onlar bu yağmanın esas sebebini, hukukun vazifesini yapmaması olarak görmektedir. Bakanın isyanının gerekçesi bir iktidar olma mücadelesidir.
Son Söz: Rüşvet, haraç ve irtikap, devlete şirk koşmaktır.