AB muhipleri

YAZIYA başlamadan önce, Türkiye'nin AB'ye girmesine taraftar olduğumu söyleyeyim.

Bu taraftarlığımın gerekçesi şudur: Türkiye AB'ye girerse, Türk toplumunun ‘‘ekonomik kültür’’ bakımından ‘‘melezleşeceğini’’ tahmin ediyorum. Sosyal genetiğe inandığım için, toplumsal gelişmenin, ancak o toplumun gen haritasının değişmesi sonucu ortaya çıkacağı görüşündeyim. Herhangi bir toplumun gen haritası, durup dururken değişmez. Azgelişmiş bir toplumun, ortada zorlayıcı bir neden yokken kendiliğinden, gelişmiş bir toplum haline dönüşmesi çok zayıf bir ihtimaldir. Zorlayıcı neden, yani değişen askeri veya iktisadi çevre şartlarında, ‘‘idame-i hayat’’ etmekte zorlanan toplumlarda, zamanla bir değişim potansiyeli oluşur. Bu potansiyel değişimi tetikleyecek, bir peygamberin (veya büyük liderin) zuhuru gibi bir ‘‘genetik kaza’’ya sebep olabilir. Böyle bir kaza olmazsa, nesiller, birbirinin benzeri olmaya devam eder. Aşılama veya melezleştirme, evrim için gerekli süreyi beklemeden, gerekli değişimi sağlayan devrimci bir yöntemdir. Melezleşmeyle gelen değişim, kalıcı olmayabilir. (Bu konuda çizmeyi aştım bile, burada duruyorum.)

* * *

Türk aydınının bilinçaltında ‘‘bu milletin adam olmayacağı’’ hükmü yatar. Bu nedenle, iç veya dış bir gücün, dizginleri ele alıp bu toplumu ‘‘sopayla’’ medeniyete götürmesi gerektiğine inanılır. Bu yüzden, 20. yüzyılın başlarında, Türk münevverleri arasında ‘‘İngiliz Muhipleri’’ (İngilizleri sevenler ve onların yönetimi altında yaşamayı arzulayanlar) oluşmuştur. Yine aynı devrede ‘‘Manda’’cılar, yani Amerika'nın Türkiye'yi yönetmesini isteyen bir aydınlar grubu vardır. Bu akımın günümüzdeki versiyonu ‘‘Avrupa Birliği Sevdalıları’’dır. Bu sevdalılar, ne pahasına olursa olsun, (Kıbrıs'ın kaybı filan) AB'ye girmekten yanadır. Hatta bunlar, TBMM'nin karşısına, geriye doğru çalışan saat yerleştirip, milletvekillerini baskı altına alacak kadar işi ileri götürmüşlerdir. AB'ye katılma, halka, ‘‘işsize iş’’ şeklinde anlatıldığı için, yapılan anketlerde toplumumuzun yüzde 70'inin AB'ye katılmak istediği sonucu çıkmaktadır. Bu arada AB'de uygulanan çok sıkı para ve mali politikalar yüzünden, başta İspanya olmak üzere, birçok üye ülkede işsizliğin yüzde 20'lerin üstüne çıktığını hatırlatmakta yarar var. Ne gam, AB sevdalılarına göre bu birliğe katılınca, ülkeye hem bol para gelecek, hem de halkımız, elini kolunu sallaya sallaya Avrupa'ya gidip para kazanacaktır. Bedava börek, ballı çörek, kim istemez bunu? Bir de Türkiye Cumhuriyeti ile başka hesabı olanlar var. Türkiye, AB'ye katılınca, özgürlükler artacak, bölücü ve gericilere yeni hareket imkánları doğacaktır. Onlar da AB'ye şiddetle taraftardır. AB sevdalılarının en sinirime gidenleri ise, gençliklerini, Türkiye komünist olsun diye harcayıp 1990'dan sonra safkan ‘‘serbest pazarcı’’ kesilenlerdir. Neyse...

Papaza kızıp oruç bozmanın álemi yok. Artısıyla, eksisiyle AB'ye katılmanın Türkiye'nin lehine olacağına inanıyorum. Yola devam.

SON SÖZ: Zorla üyelik olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları