SABIK Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, geçen hafta sonunda Hürriyet'in konuğu olmuş. Gazetemiz, iki gün boyunca Demirel'in görüşlerini yayınladı.
Pazartesi günkü manşet, ‘‘Referandumu Büyük Farkla Kazanırım’’ idi. Ben önce dokuzuncu cumhurbaşkanının hangi referandumdan bahsettiğini anlamadım. Metni okuyunca Demirel'in kendini, Başbakan Erdoğan'ın yerine koyup konuştuğunu anladım. Demirel, şöyle diyordu: ‘‘Açık söyleyeyim, referandum propagandasını ben yapsam, çok büyük oyla kazanırım.’’ Arkasından da düşündüğü propaganda teması açıklıyordu. ‘‘Sekiz milyon orman kenarında, üç milyon orman içinde yaşayan köylü var. Ormana olan muhabbetiniz kadar, bu ülkenin halkına da muhabbetiniz olsun; veto edecek nesi var?’’
* * *
Ben bu ifadeyi okuyunca, Başbakan Erdoğan‘‘aramadığı’’ kanı buldu; derhal 2B tasarısını olduğu gibi Çankaya'ya yollayacak ve Cumhurbaşkanını köşeye sıkıştıracak diye düşündüm. Anayasa değişikliği aynen geri yollansaydı, Sezer daha önce reddetiği tasarıyı ya imzalayacak, ya da kaybetmesi çok muhtemel bir referanduma götürecekti. Halbuki olaylar böyle gelişmedi. Erdoğan, ertesi gün ‘‘Devletin tepesinde çatışma var görüntüsü vermek istemiyorum’’ diyerek 2B tasarısını askıya aldı. Erdoğan'ı ‘‘uzlaşma arayan’’ tutumu dolayısıyla bir defa daha takdir ettim.
* * *
Demirel ile Erdoğan arasında çok önemli bir farkı dikkatlerinize sunmak istiyorum. Demirel, siyasette aktif olduğu sürece ‘‘gerilim mühendisliği’’ yapmıştır. Mezarını ziyaret ettiği Özal cumhurbaşkanı, kendisi başbakanken, devletin tepesinde yarattığı gerilimlerin üzerinden çok zaman geçmedi. Herşey, herkesin aklında. 12 Eylül 1980'e gelindiğinde, kendisi başbakandı, ama yaratılan gerilim yüzünden Meclis bir cumhurbaşkanı bile seçememişti. Demirel'in siyaset sanatı, sürekli gerilim yaratma üzerine kuruluydu. Anlaşılan 2B konusu, şimdi onun ağzını sulandırıyor. Ah, ben şimdi başbakan olsam, şu cumhurbaşkanını ile ilişkileri nasıl da gererdim diye iç geçiriyor.
* * *
Gelelim 2B, yani orman vasfını kaybetmiş arazilerin satışı tasarısına. Bu tasarının, Demirel'in söylediği şekilde orman köylüsünü korumakla hiç bir ilgisi yok. Birinci amaç devlete gelir sağlamak. ‘‘Ormana duyduğunuz muhabbet kadar, bu ülkenin halkına da muhabbetiniz olsun’’ ithamı ile karşı karşıya kalmaktan korkmak lazım. Bu söz, insanı linçe götürür. Sanki ortada ‘‘ormandan mı, halktan mı yanasın’’ diye bir tercih yoklaması var? 2B tasarısına karşı çıkanları, 'halkını sevmeyenler' diye ilan etmek insaf ve vicdanla bağdaşır mı? Topluma böyle nifak tohumları atılır mı? Ama amacınız ne pahasına olursa olsun referandumu ezici bir şekilde kazanmaksa, ülke yangın yerine dönmüş ne gam.
* * *
2B konusu referanduma giderse, ben ‘‘evet’’ oyu vereceğim. Gerekçem, bu hükümete kangren olmuş bir yarayı (fiili işgalleri) iyileştirme fırsatı tanımaktır. Bir yönetimin ‘‘var olan bir meseleyi, yok sayarak’’ başarı kazanması mümkün değildir. 2B konusunda yapılması gereken her ikaz yapılmıştır. Çıkacak kanundan sonra, rant ve orman yağmasına yeniden geçit verilirse, onun da vebali bu hükümete ait olur.
Son Söz: Kavgada galip gelen, haklı demek değildir.