Paylaş
Chanel’in sokak protestoları temalı defilesi, John Galliano’nun dönüşü derken şimdi tartışılan şu: Modanın, sosyal konuları ele almak için yeterli kredisini var mı?
En son Chanel modaevinin podyumda canlandırdığı sokak protestosu, modellerin ‘feminist hareket’ adı altında taşıdığı sahte dövizler ve bunları taşıyan modellerin nerdeyse tek tip, tek ırk olması epey eleştirildi. Bir yandan Hong Kong’daki protestolar devam ederken, feminizmin ve sokak hareketlerinin bu denli basite indirgenmesi birçok moda kritiğini rahatsız etti. Kimisi Chanel gibi bir markanın daha sorumlu davranıp farkındalık yaratacak bir içerik sunabileceğini iddiasında. Asıl soru şu: Podyum, herhangi bir protesto için doğru bir platform mu? Endüstrinin davranışlarının (fabrika çalışanların koşullarından kadınların kendi bedenleriyle ilgili düşüncelerine) kadınlar üzerinde inkar edilemez etkileri var. Moda dünyası da bu tarz örneklerle dolu zaten: Vivienne Westwood, Jean Paul Gaultier, Rei Kawabuko gibi tasarımcılar, zamanında ırkçılık, etnik kültürler, cinsiyet ayrımları, küresel ısınma, çevre gibi birçok konuda ses getiren işlere imza attılar.
Galliano’nun dönüşü
Son günlerin bir diğer yüzleşmesindeyse başrolde John Galliano var. Hatırlayın: Üç yıl önce Paris’te bir barda ağır alkol ve ilaç etkisi altında söylediği ırkçı ve anti-semitik söylemlerinin internete sızmasının ardından Dior modaevinden kovulmuş, kendi ismini taşıyan John Galliano modaevini kaybetmişti.
Geçtiğimiz salı günü Maison Margiela modaevinin PR şirketinden gelen bir mail, tasarımcı John Galliano’nun Margiela modaevinin kreatif direktörlüğüne getirildiğini açıklıyordu. Bir anda endüstrinin önemli figürleri, üç senelik zorunlu bir geriçekilişten sonra, moda tarihinde dahi tasarımcı olarak yerini almış olan tasarımcının sahalara dönüşünü büyük coşkuyla karşıladı.
Hemen hemen tüm yorumlar, Galliano’nun barok, maksimal ve tarihi referanslı tasarım stiliyle oldukça kontrast olan minimalizm sembolü Margiela modaevinin kodlarının nasıl kesişeceği ve ortaya nasıl bir koleksiyon çıkacağı üzerineydi. Yani moda endüstrisi aralarında anlaşmışcasına tüm bu yaşananların üzerini çoktan örtmüş, konusunu bile açmıyordu.
Bu noktaya kolay gelinmedi elbet: Conde Nast medya grubunun sahibi Jonathan Newhouse’ın tasarımcıyı önemli Yahudi lobileriyle görüştürmesi, yakın dostu Kate Moss’un desteği, tasarımcı Oscar De La Renta’nın ona tasarım atölyesi açması ve tüm bunlar olurken kendisinin çeşitli TV ve dergi röpörtajlarıyla yaşananlardan dolayı duyduğu büyük üzüntüyü dile getirmesi, tedavi olduğunu açıklaması... Adım adım sektöre geri dönüşe hazırlanırken protestolarla da karşılaştı elbet. Olayın hemen ardından ünlü oyuncu Natalie Portman, Dior’la olan milyon dolarlık anlaşmasını feshetmeye hazırdı, tasarımcının işine son verildiği açıklanana dek. Yine geçtiğimiz sene Parsons tasarım okulunda vermesi planlanan atölye dersleri ögrencilerin protestoları sebebiyle iptal edilmişti.
Sonuçta kimileri Galliano’yu defile sonunda alkışlarken kendilerini pek rahat hissetmeyeceklerini söyleseler de tasarımcıyı bültenlerde ‘non-conformist’ yani normlara uymayan tasarımcı olarak lanse etmenin tamamen yüzleşmekten kaçmak olduğunu savunsa da büyük çoğunluk tasarımcıya ikinci bir şans verilmesinden yana. Endüstri yarattığı istimle birçok şeyin üzerini örtebilir, yüzleşmekten kaçabilir, ikiyüzlü de davranabilir ancak son kararı elbet tüketici verecek. Moda endüstrisindeyse yüzleşecek yeni bir konu gerekecek çünkü son dönemde yüzleşmek çok moda!
Paylaş