Paylaş
En iyi 8 defile: Parlak renkler, modern kesimler
Tasarımcılar ve markalar için daha önce yazılmamış yepyeni hikâyeler yazmak elbette zor. Özellikle köklü bir modaeviyse korkutucu ve riskli olabiliyor. Ancak bu korku da, tasarımcıları geçmiş referansları kullanma kısırdöngüsüne itebiliyor. Ticari başarı baskısı altındaki tasarımcılar, önceden ‘tutmuş’ ve ‘iyi satmış’ formülleri sonuna kadar kullanıyorlar. Hal böyle olunca da moda haftalarında izlenen yüzlerce defileden ve koleksiyondan sadece bazıları akıllarda kalıyor, heyecan yaratıyor.
CHANEL: ‘70’lerle dolu kış bahçesi
Görkemli Grand Palais’nin içerisi bu kez Karl Lagerfeld için çok sevdiği sonbahar yaprakları ile dolu, gerçek toprak kokan, dev ağaçların olduğu bir ormana dönüşmüştü. Birçok dönemin siluetlerinin yer aldığı geniş koleksiyonda, tüvitlerin kombinlendiği pop renkler, yer yer 70’ler ve sezonun en belirgin trendlerinden ‘puffer’ montları Chanel klasik ceketleriyle birleştirdiği koleksiyon sezonun en iyilerindendi.
MONCLER: Endüstri devrimi
İtalyan markası Moncler, bu sezon yeni bir proje ile dikkatleri çekti. Thom Browne ve Giambattista Valli ile olan sezonluk koleksiyonlarının yerine, ‘Moncler Genius’ adını verdiği bir projenin lansmanını yaptı. 8 endüstriyel tasarımcıyı bir araya getirdiği projede birbirinden heyecan verici kapsül koleksiyonlar yer aldı. İçlerinde Craig Green, Pierpaolo Piccoli, Simon Rocha gibi tasarımcıların olduğu proje, dış giyimle ünlenen markanın geldiği vizyon ve yaratıcılığı en güzel şekilde temsil etmekteydi..
MARNI: Teknolojiye övgü
Tasarımcı Francesco Risso, ‘Technoprimitivism’ adını verdiği koleksiyonda teknolojiye olan saplantımız ve ruhun teknoloji ile açıklanamayan parçaları arasındaki çelişkiyi sorguluyor. Bunu yaparken de tasarımlarını sıkıştırılmış geri dönüştürülmüş malzemelerle gerçekleştiriyor. Yüksek modanın her geçen gün etik yaratıcılığı ajandasına alması gerektiğini müthiş başarılı bir koleksiyonla göstermiş oldu.
ALEXANDER MCQUEEN: Grafik detaylar
Tasarımcı Chitose Abe güçlü ve grafik bir koleksiyonla sahnedeydi. Markanın imzası olan ve özellikle bu sezon trend haline getirdiği patchwork tekniğiyle farklı parçaları birleştirmek koleksiyonun da ana temasıydı.
SACAI: Kusursuz işçilik
Feminenliği büyülü bir şekilde dönüştüren tasarımcı Sarah Burton, ‘couture’ seviyesindeki işçilik ve detaylarla dolu koleksiyonunda meşaleyi devraldığı Alexander McQueen’in imza formlarını ve kesimlerini günümüze rahatlıkla taşıdı.
VALENTINO: Dramatik form
Romantikliğin bir zayıflık değil tam tersine bir güç olduğunu en iyi yansıtan tasarımcı Pier Paolo Piccoli, bu sezon da zorlamadan modernlik nasıl olur dersi verdi genç tasarımcılara. Minimal ama dramatik formlar, çiçek işlemeler, muazzam renk kombinasyonları ve özgün bir ifade... Björk’ün ‘Isobel’ parçası eşliğinde şiirsel bir sunum.
GUCCI: Korku seansı
Alessandro Michele, referanslarını korkusuzca birleştirebilen, kendi dünyasını bu anlamda direkt olarak yansıtabilen bir tasarımcı. Bu koleksiyonda da uzak geçmişle şimdiyi ve geleceği klasik beklenti olan kıyaslama ve karamsarlıkla değil ilginç bir optimizm ile harmanlamayı başarmıştı. Her ne kadar modeller ellerinde kesik kafalar veya yavru ejderhalar taşısalar da!
VERSACE: ‘80’ler geri geldi
Ekoseler, kırmızılar, yeşiller, sarılar... 80’ler siluetler, geniş omuzlar, kemerli daracık beller, korseler, pop desenler... Gianni Versace ikonik formları, desenleri ve renkleri Donatella Versace’nin koleksiyonunda bolca yerini bulmuştu.
Öykü Baştaş
Türk top modellerin zamanı geldi!
Evet tam 10 senedir New York, Londra, Milano ve Paris moda haftalarına katılıyorum; editör, yazar ve influencer olarak...
Bugüne kadar tek bir Türk modelin, bu takip ettiğim en üst seviye defilelerde yer aldığını görmemiştim. Evet sonunda oldu! Öykü Baştaş, Gucci, Burberry, Ann Demeulemeester, Christophe Lemaire, Erdem gibi önemli şovlarda yürüyerek hepimizi gururlandırdı.
Bir de yine birkaç yıl öncesinde bir moda çekimi için keşfettiğimiz Günce Gözütok’un Balenciaga defilesinde yürümesi de müthiş güzeldi. Global dünyanın parçası olan, özgünlükleri, ışıkları, güzellikleri, cesaretleri ile ikisinin de ve daha nicelerinin de yolu açık olsun..
Günce Gözütok
Öne çıkan iki trend
Cinsiyetsizlik zamanı
Genel olarak tüm dünyada son yıllardaki kolektif uyanış ve bilincin etkileri en direkt haliyle moda haftalarına yansımakta. Dahil edicilik, etnik çeşitlilik, ‘no gender’ yani ‘cinsiyetsizlik’ kavramı ile gelen ‘gender fluid’ koleksiyonlar, güzellik anlayışının tektip dayatılan kalıptan sıyrılması çabaları, bu sezon da koleksiyonlarda hissedildi.
Taraf ol!
Modada tarafsızlık eskiden norm iken şimdi risk oldu. Moda en yalın haliyle bireyin kendini ifade ve temsil ettiğinden aslında kendi içinde politik bir duruş da barındırıyor. Toplum içerisindeki duruşunuz ve toplumla ilişkiniz, beklenen kodları paylaşmak veya reddetmek ya da kendinize göre şekillendirmekle başlıyor. Genç ve yeni markaların da fark yaratabilmek ve kendilerini takip eden bir kitle yaratabilmek için iyi kıyafet yapıp satmaktan fazlasına, bir hikâyeye, bir ideolojiye hatta artık politik bir duruşa bile ihtiyaçları var. Aslında sadece yeni markaların değil, köklü lüks markaların da bu yepyeni, şeffaf, bol alternatifli ve çabuk tüketim konjonktüründe eskiden olduğu gibi tarafsız kalarak değil aksine aktif bir şekilde savundukları değerleri gösteren pozisyon almaları gerekiyor. En son Gucci’nin Florida okul katliamından sonra ‘silah denetimi’ kampanyasına 500 bin dolar bağışlaması bu klasmanda bir modaevinin politik duruş sergileyebileceğinin de bir örneği oldu.
Paylaş