Modanın yeni elit tanımı

Haberin Devamı

Bildiğiniz lüks kavramını unutun. Modada bir devrim yaşanıyor. Markaların yeni güç gösterisi, inanılmaz bütçeler ayırarak dünyanın dört bir yanında ara sezon yani ‘resort’ defileleri. İhtişamlı şovlar, jet-set konuklar, dev prodüksiyonlar... Bu şovlar, özel ve butik olmanın, sindire sindire yaşamanın ayrıcalığını sunuyor

Hızlı tüketim çağında yaşadığımız bir gerçek. Her şeye anında ulaşabilme imkânımız ve beraberinde gelen sürekli bir arayış, tüketim ve tatminsizlik.
Moda endüstrisi de bu hızdan nasibini alıyor. Sistemin, tasarımcıyı ve yaratıcı fikirleri adeta öğüttüğü bu düzende, iki ana hazırgiyim yani ‘pret-a-porter’ koleksiyonlarının yanı sıra, ‘haute couture’ ve ‘erkek hazırgiyim’ koleksiyonlarının yaratım, tasarım, sunum ve satış süreçleri zaten seneyi fazlasıyla işgal ediyordu. Ama son birkaç sezondur moda endüstrisinde ‘ara sezon’ olarak tabir edilen ‘resort’ koleksiyonları başlı başına birer moda haftası niteliğine dönüşmeye başladı.
Önceleri sadece satış amaçlı, ana sezonlar arasındaki geçişlerde mağazalarda hareket yaratacak, markanın ve tasarımcının imajından ziyade, ticari düşünülmüş koleksiyonlar olarak başladı ‘resort’ koleksiyonları. Son dönemdeyse markaların inanılmaz bütçeler harcayarak, moda basını ve jet-set müşterilerden oluşan büyük grupları dünyanın dört bir yanında ağırlayarak, modayı ve akabinde satışı hedefleyen organizasyonlara dönüştüler.

Haberin Devamı

Eskinin arası, yeninin arası


Chanel’in ‘Metier des Arts’ koleksiyonlarıyla başlattığı bu akıma, Dior, Louis Vuitton, Gucci, Miu Miu gibi markalar hemen dahil oldular. Chanel bugüne kadar özel davetlilerini Dallas, Dubai, Salzburg, Edinburgh gibi dört büyük moda şehrinin dışındaki şehirlere götürerek lüks, moda ve seyahati bir arada deneyimletiyor. Yine bu sezon Louis Vuitton, Resort 2016 koleksiyonunu Palm Springs’deki ikonik tasarımlı Bob Hope evinde, Dior ise yüzlerce davetliyi Cannes’daki bir diğer ikonik mimari olan Pierre Cardin’in evindeki şovla ağırladı. Gucci, New York sokaklarında, Miu Miu da Paris’te büyük bir organizasyonla eskinin ‘ara’ yeninin ‘ana’ koleksiyonlarını en görkemli hale getirdiler.
Aslında tüm olayın gittiği nokta da bu zaten. Dijital devrimin getirdikleri ve götürdükleri dengelenmeye çalışılıyor. Bir yandan sosyal medya sayesinde modanın demokratikleşmesi, her kesimin, herkesin söz sahibi olabilmesi gerçekleşirken, bir yandan da yeni lüks ve yeni ‘elit’in tanımı yapılmaya çalışılıyor. Bu son dönemdeki seyahatli, görkemli resort şovları da tüketicide aidiyet duygusu yaratma peşinde. Gerçi burada bir taşla iki kuş durumu da var. Moda haftalarından bağımsız ve sakin bir zamanda muazzam mekânlarda gerçekleşen defileler, konsantre Instagram postları olarak markaya geri dönmekte zaten. Ama bu, işin bonusu. Yani bir yandan gümbür gümbür dijital devrim yaşanırken -hızlı tüketim, kitlesel etki imkânları, kriterlerin nitelikten niceliğe geçişi, vasatlık hüküm sürerken; - bir yandan da eşzamanlı olarak bir karşı devrim başlamakta derinden... Deneyimin, yaşanmışlığın, sanal dünyada ‘mış’ gibi yapmaktan ziyade tecrübe etmenin, özel ve butik olmanın, sindire sindire yaşamanın ayrıcalığı arzulanmaya başladı. Hem sosyal medya ve popüler kültür ikonlarıyla aralarındaki mesafeyi sıfırlayarak, “Biz de sizdeniz” mesajı veriyorlar hem de en özel ve lüks deneyimleri en hatırı sayılır gruplara sunmaktalar.

Haberin Devamı

Moda ve teknoloji işbirliği

Öte yandan teknoloji ve modayı birleştirme çabaları da fazla şişirildi. Bazı yaratıcı sektörlerde dijital devrimin sonu sandığımızdan daha çabuk olacak. Teknoloji devlerinin son dönemdeki en büyük projeleri Google Glass ve Apple Watch tüm pazarlamalara rağmen tutmadı.
Herhangi bir defilede podyuma çıkan ilk kıyafeti o saniyede periscope’dan canlı yayınlamak da yeni sezonun olayı olacak elbette. Ama bazı markaların ilerde bunları toptan yasaklayacağını tahmin etmek zor değil. Çünkü bu aşırı hız, tüketim ve yüzeysellik, bir yandan da bizlere başka bir özlem doğuruyor. Tıpkı etrafımızı saran fast food’a karşı çıkan ‘slow food akımı gibi. Kim bilir belki de önümüzdeki on yılın konusu ‘Fast fashion’ yerine ‘Slow fashion’ olacaktır!

Yazarın Tüm Yazıları