Paylaş
New York, Londra, Milano, Paris moda haftaları ve Mercedes Benz Fashion Week Istanbul’un ardından bu hafta, 23. İTKİB Koza Genç Tasarımcılar Yarışması’nın ilk elemeleri gerçekleşti. Finale kalan 10 yarışmacı 26 Mayıs’ta koleksiyonlarını sergileyecekler. İlk üçe giren tasarımcılar yurtdışı eğitim bursu ve para ödülünün sahibi olacaklar. 12 senedir sürekli olarak bulunduğum jüri kadrosunda, yıllar içerisinde, çoğu okuldan yeni mezun olmuş, kimi çeşitli tasarımcıların yanında veya tekstil firmalarında çalışan tasarımcı adaylarının değişimlerini, eğilimlerini, vizyonlarını, tasarım anlayışlarını gözlemleme imkânım oldu. Bugüne kadar İTKİB Genç Tasarımcılar Yarışması’ndan çıkmış ve kendi markalarını yaratmış birçok tasarımcımızın varlığı, Parsons School of Visual Arts, London College of Fashion, Istituto Marangoni gibi dünyanın önemli okullarında yurtdışı eğitim bursu gibi çok değerli fırsalar sağlayan yarışma, genç tasarımcı adaylarına kapı açıyor, yol gösteriyor. Koleksiyon oluşturma sürecinde edindikleri tecrübe de her finalist için çok kıymetli oluyor.
İngilizce bilen yok gibi
Yıllar içerisinde gözlemlediğim en belirgin nokta, yüzlerce finalistten hemen hemen hiçkimsenin İngilizce bilmemesi ve bu sebeple hak kazanılan okullarda, bu durumu halletmeden okuyamaması. Globalleşmenin, dijital çağın yaşandığı günümüzde, tasarım ve modayla uğraşan birinin eksik kalmaması gereken bir durum olan enternasyonal iletişim diline hâkim olamamak, genç tasarımcı adaylarımız için çok büyük bir dezavantaj olmakta.
Diğer bir noktaysa, gençlerin içindeki ağır, dramatik hava. Temaların neredeyse yarısı ağır depresif ve felaket olaylarından ‘ilham’ almakta. Elbette içinde bulunduğumuz toplumsal şartlar, dünyamızı karamsar hale getirebiliyor, bir genç tasarımcı adayı da sanatçı hassaslığında yaklaşmak, toplumsal acılarımızla ilgili mesajlar vermek isteyebiliyor. Bu temaların daha derin konular olduğunu, jüriyi daha çok etkileyeceklerini de düşünüyor olabilirler. Maden faciaları, savaşlar, kadın cinayetleri, kanser genel temalardan birkaçı. İnsan ister istemez düşünüyor, nasıl bir ruh hali içerisinde, nelerle beslenerek yetişiyor gençler diye...
Bir diğer belirgin nokta ise her tasarımcı adayına sorduğumuz “Bundan beş yıl sonra kendinizi nerede ve nasıl görmek istiyorsunuz” sorusuna verilemeyen cevaplar. Veya dünya barışı, sosyal sorumluluk, ‘iyi, güzel, yaratıcı seyler yapmak’ gibi cevaplar verilmesi. Hedefler, kariyer planları, hayaller bile muallak. Günü kurtarmak, tutunmak odaklı sanki yaşamak. Elbette jürinin karşısında olmanın verdiği heyecan ve doğru cevabı vermeye çalışma telaşı gibi etkenler var ama hiçbir aday da çıkıp, “Ben şöyle bir tasarımcı olacağım, şu markanın başına geçeceğim, şu moda haftasında tasarımlarımı göstereceğim” gibi endüstriyle alakalı ve net bir yol çizemediler. Hayallerinde bile... Zaten hayal etmek işin yarısı.
Belli bir farkındalık var
Tüm bunlar bir yana, iyi gelişmeler de yok değil elbet. Son yıllarda tasarımcılarda gözle görülür bir biçimde kumaş araştırmalarının, teknolojisinin öneminin kavrandığını ve ellerinden geldiğince takip etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Tabii, Premiere Vision gibi trendlerin çıkış noktası olan kumaş fuarına katılma imkânlarının olmasa da, trend analiz sitesi WGSN’den bilgi edinerek özellikle bu sene birçok tasarımcının tekstil tasarımına da eğildikleri, kendi kumaşlarını tasarladıklarını ve yaratıcı olduklarını gördük. Yine birçok tasarımcının marka anlayışı için kendilerini başka alanlarda da yetiştirmek gerekliliğinin farkına vardıklarını da görmek sevindiriciydi.
Sonuçta heyecan verici koleksiyonlar yaratacaklarına, kişilik, vizyon ve disiplin olarak kendilerini en iyi şekilde geliştireceklerine inandığımız 10 finalistle yeni bir yolculuğa başladık. İlk 10’a kalamayanlar, kıl payı kaçıranlar veya öyle düşünenler için de yılmak yok: Kendinize inanın, hayal kurun, çalışın ve yine katılın. Veya kendi yolunuzu yaratın!
Paylaş