Paylaş
Moda sektörü, tarih boyunca, politik, toplumsal ve psikolojik iklimin yansımalarının en hızlı olarak yansıdığı endüstrilerden biri olmuştur. Sıcak savaşlardan şaşaalı dönemlere, küreselleşme etkilerinden dijital devrime, her devrin mesajı kendini koleksiyonlarda bir şekilde göstermiştir. Gelelim henüz seçimlerin şokunu yeni atlatmaya başlayan Amerika’nın ve hatta dünyanın yaratıcı endüstrilerinin en önemli merkezlerinden biri olan, bir dünya başkenti kabul edilen New York’un moda haftasında yaşananlara..
ETNİK KİMLİK, YAŞ, CİNSİYET GÖZETMEDEN...
Kitapçılarından kafelerine, sokaklarından podyumlarına herkes Amerika’yı Amerika yapan, özellikle de New York şehrini, herkesin, dili, dini, ırkı ne olursa olsun hayallerini gerçekleştirebileceği bir merkez yapan özelliğine sahip çıkmaya çalışıyordu. Geçen haftalarda, Trump’ın başkanlığını protesto etmek için gerçekleşen ‘Women’s March’, 70’lerdeki ‘ Women’s Strike For Equality’ gösterilerinden sonraki ilk en büyük katılıma sahne olmuştu. Bazı Müslüman ülke vatandaşlarına vize vermeme kararı ve akabinde gerçekleşen New York Moda Haftası, elbet politik alt metinlerle dolu şovlar izleyeceğimizin habercisiydi.
Malum, Amerika göçmenler ülkesi ve ülkenin moda endüstrisi de tam olarak bunun bir yansıması. Son 10 yılda Amerikan modasını şekillendiren ve dünya platformunda ses getirmesini sağlayan tasarımcıların çoğu göçmen Amerikalılar. Hal böyleyken de tasarımcıların Trump’ın azınlıkları marjinalleştiren politikalarını protesto etmek için ellerindeki platformu kullanmamaları düşünülemezdi. Amerikalıların normalde politik doğruculuk, hatta kopukluk ve biri bin yapan pazarlama özellikleriyle bu tip mesajlar aslında çok da yüzeysel ve göstermelik kalabilirdi, en azından Avrupalıların gözünde... Ancak ilk defa, samimi ve gerçek bir beraberlik havası podyumlarda kendini gösterdi.
Aslında özellikle son beş yıldır, moda sektörü içerisinde özeleştiri yapılmakta, ‘etnik kimlik, yaş, cinsiyet ve beden ölçüleri’ normları olarak ‘çeşitlilik’ ve ‘farklılık’ söylemleri ortaya atılmaktaydı. Ancak yine de çabalar sembolik ve göstermelik olmaktan öteye geçemiyordu. Her defilede bir siyahi, bir Asyalı gibi Nuh’un gemisi tadında gerçekleşen şovları kimse ‘ yemiyordu’ açıkçası..
SAYGI GÖSTER!
‘Birleştiricilik’, ‘Dahil edicilik’, ‘umut’, ‘kabullenme’ mottolarıyla Calvin Klein’ın yeni kreatif direktörü Raf Simons’ın önderlik ettiği #tiedtogether beyaz bandana kampanyası bir yandan devam ederken, defile müziği olarak David Bowie ‘This is not America’ seçilmişti.
‘Çeşitlilik’ mesajları sadece etnik ve dini eksende değil, yıllardır vücut tipi, büyük beden, cinsiyet ve yaş üzerinden verilen tartışmaları da içine almaktaydı podyumlarda.
Büyük beden modeli Ashley Graham ilk defa belki de Kendall Jenner kadar podyumlarda gözüktü! Michael Kors, Prabal Gurung ve Tome markaları hem beden hem yaş olarak farklılıkları kucaklayanlardandı. Göçmen Amerikalı tasarımcılardan Prabal Gurung, defilesini Aretha Franklin’in ‘Respect’ parçasıyla başlatıp, John Lennon’dan ‘Imagine’ ile bitirirken, salon alkıştan yıkılıyordu bile... Final yürüyüşü için de her model son dönemlerin popüler slogan tişörtleriyle podyuma çıktı.
Protestonun popüler değil sofistike versiyonu da ‘The Row’ markasıyla müthiş başarılı olan Mary-Kate ve Ashley Olsen kardeşlerden , ultra lüks ve sık beyaz gömleklerin ceplerine nakışla işlenmiş direniş cümleleri olarak geldi. Public School markasının tasarımcıları, ‘Make America NEW YORK’ yazan şapkalarıyla henüz daha halkın iradesini sorgulama aşamasındaydılar sanki! İşte tam da seçimin neden kaybedildiğinin tanıdık bir söylemiydi belki de...
İLK ÇARŞAFLI MODEL
Kanye West, Adidas için hazırladığı Yeezy koleksiyonunun beşinci sezon defilesinde, seçimlerden sonraki Trump’ı ziyaret fotoğraflarını sildikten hemen sonra, geçen günlerde ilk çarşaflı model olarak adını duyuran Halima Aden’i çıkarttı. Geçen sene ‘Miss Minesota’ güzellik yarışmasına hijab yani çarşafıyla katılarak gündeme gelmiş, sonrasında da ünlü moda editörü Carine Roitfeld’in öncülüğünde dergi çekimleri yapmaya başlayarak IMG ajansıyla anlaşmıştı. Halima Aden, Kenya’da bir mülteci kampında doğmuş, Somali asıllı Amerikan, çarşaflı bir model. Ve işte Amerika’nın Trump’a karşı yeni normali!
Paylaş