Ece Sükan

Milano’nun altın sezonu

23 Şubat 2014
Heyecanını yitirmişti, bu sezon küllerinden doğdu. Kulislerinden partilerine, moda haftasında neler oldu?

Moda haftalarını izlerken editörler ve moda eleştirmenleri, değişen renkler, formlar ve siluetlerin yanı sıra, koleksiyonlardan ve defile ambiyanslarından doğan havayı koklayarak genel durum analizi yapmaya çalışır. Sonrasında ‘trendler’ olarak maddeler. Milano Moda Haftası’ndaki koleksiyonların da, bu çerçevede genel hava daha yeni ve doğal bir feminenlik içinde olduğunu görüyoruz. Geçen sezon, Milano Moda Konseyi’nin de atağıyla hareketlenen etkinlikte koleksiyonlar ticari kaygılı monotonluktan uzak, bir hayli heyecan vericiydi.

En iyi 4 koleksiyon

Prada: Geçen ay sunduğu erkek koleksiyonuyla bağlantılı bir koleksiyon sunan Miuccia Prada, bu kez yönetmen Rainer Werner Fassbinder”ın ‘Lola’ filminden ilham almış. Önümüzdeki sezonun en hit paltoları olacağına bahse gireceğim paltolar, içlerinde şifon elbiseler ve müthiş başarılı bir styling’le sezonun en parlak defilelerinden biri oldu.

Gucci: Tasarımcı Frida Gianni, Gucci’nin DNA’sında bulunan seksiliği farklı bir yere taşıdı bu kez. Göze batan bir seksilik değil, modern, sofistike ve androjen bir seksilik... 60’lar referanslı formlar, aktris Julie Christie havası, erkeksi takımlarla kombinlenen ‘oversize’ peluş kabanlar... Tasarımcı Gianni, Gucci defilelerinin vazgeçilmezi kırmızı halı elbiseleri yerine ise oldukça genç, modern, deri ve kristal işlemelerle bezenmiş mini elbiseler tercih etmişti.

Fendi: Biraz sportif ve rahat kalıplar, biraz keskin ve sert formlar, biraz İskandinav etkisi, biraz neo-grunge... Karl Lagerfeld’in Fendi koleksiyonunda birçok tema var gibi gözüküp tek bir dönem veya belirgin tek bir referans yoktu.

Max Mara: Koleksiyonun ana renklerinden biri de önümüzdeki sezonun hit tonu ‘altın’dı. Kolsuz trençkotlar, pofuduk parkalar, krokodil baskılı derilerle birleşince İskoçya tepelerinde sıcacık bir yürüyüş havasında geçen defilede tüvit, PVC gibi kontrast malzemeler bir aradaydı.

Haftanın olayı Katy Perry skandalı

Amerikalı tasarımcı Jeremy Scott, Moschino için kreatif direktörlük görevinin ilk koleksiyonunu dün gerçekleştirdiği parti havasındaki müthiş eğlenceli bir defileyle sundu. Defilenin VIP konuğu ünlü pop şarkıcısı Katy Perry, sırf bu defile icin New York’tan gelmişti gelmesine de defile mekânına bir türlü varamadı! Milano’da her defile istisnasız 30 dakika gecikmeyle başlar, bunu herkes bilir ve uyar. Ancak rötar Perry yüzünden 1 saati bulunca davetlilerin sabrı taştı. Hatta basın tempo tutmaya, gıcıklık olsun diye ‘Lady Gaga’ diye bağırmaya bile başladı. Birkaç kişi defile alanını terk etmeye başlamıştı ki, ufukta Perry göründü. Umarsızca podyumun üzerine çıkıp basına pozunu vermeye başladı. Salonu bir anda bir yuhalama uğultusu kapladı. Ama Katy Perry ön sıradaki yerini en ufak bir utanma belirtisi olmadan aldı ve şov başladı. Neyse ki defile öylesine eğlenceliydi ki 10 saniye içerisinde herkesin yüzünde bir tebessüm belirmişti bile..

Yazının Devamını Oku

New York’ta moda yine karlar altında

16 Şubat 2014
New York’un en büyük karnavalı sayılabilecek moda haftasında başroller yine değişmedi: Kar fırtınası, trafik çilesi, Hollywood ünlüleri geçidi, değişen defile mekânları ve değişmeyen ‘en iyi koleksiyon hangisi’ tartışmaları.

Wang uğruna yollara düşmek

Alexander Wang moda haftasının en güçlü koleksiyonlarından birine imza atarken, defile için seçtiği mekân yüzünden editörlerin fena hışmına uğradı.
Manhattan sınırlarıyla yetinmeyen Wang, Brooklyn Navy Yard’a taşıdığı şovu için tüm davetlileri önce trafikte, sonra deniz otobüsünde helak etti. 1.5 saat süren yol sonrası varılan mekânın bir karakutudan ibaret olması, kapkara bir mekânda gerçekleşen 14 dakikalık bir şov için onca yola gidilmesi insanları daha da çileden çıkardı. Fakat koleksiyon yollarda helak olmaya değdi. Sportif siluetleri keskin formlar ve katmanlarla harmanlaması hayatta kalmaya çalışan modern savaşçılar görüntüsü vermişti ve çok güçlüydü.

Putin’e sevgilerle!

Alexander Wang’ın Rusya’nın anti-gay yasasını protesto amaçlı ön sırada oturanlar için hazırladığı P-6 bereler, moda haftasının belki de en şık, en tavırlı hareketiydi. Bereler birkaç dakika içinde başta Anna Wintour’un kızı Bee Shaffer olmak üzere pek çok davetlinin kafasındaydı. Olaylar Prabal Grung defilesinde leopar g-stringli, kırmızı çoraplı, plastik kral taçlı bir protestocunun modeller yürürken podyuma atlamasıyla devam etti. Aslında protestocu filan değil, saçma bir dikkat çekme hareketi gibiydi.

İnternete ‘düşenler’ performansla birleşenler

Tory Burch, defilelerin internetten canlı yayımlanmasına yeni bir boyut kattı. Daha önce Coldplay grubunun bir konserinde ve Coachella müzik festivalinde yapıldığı gibi, Google Lightbox reklam teknolojisini moda ayağında kullanmaya başladı. Moncler Grenoble da yine epik bir şova imza attı. Yerlerinden fırlamaya hazır opera sanatçıları ve dev bir alana yerleşmiş 50 civarı modelle performans ve stili birleştiren bir sunum gerçekleştirdiler.

Marc burada, Jacobs nerede?

Yazının Devamını Oku

Tanrım beni baştan yarat

2 Şubat 2014
Bir imajı değiştirebilmek için önce onu yıkmak/ yok etmek gerekir. Ve de bunu en iyi şekilde tasarlayacak ve yürütecek bir ekip. Zamanında Victoria Beckham’ın geçtiği yollardan şimdilerde de Kim Kardashian ve Miley Cyrus geçiyor.

Moda çevreleri Kim Kardashian ve Miley Cyrus’ın tasarlanmış dönüşümlerini konuşuyor hararetle… İzleyenlerde 180 derece algı kaymaları yaratan yepyeni imajları, moda camiası arasındaki itiraz ve eleştiri dönemini atlatmak üzere. Artık son etaba geçildi bile; Kabullenme…
Kim Kardashian’ın doğum sonrası yepyeni bir stile bürünmesini modaseverler ilgi ama daha çok büyük bir şaşkınlıkla izliyor. Sevgilisi, çocuğunun babası Kanye West’in yönlendirmesi ve yeni bir ekiple çalışması sonucu çıkan bu stil sayesinde “ikinci bir Victoria Beckham vakası mı yaşanacak?” sorusu kulislerde geziniyor. Hatırlayalım; Victoria Beckham’ın Spice Girls imajından sıyrılıp moda ikonu haline gelmesi, kendini tam teşekküllü bir tasarımcı olarak kabul ettirmesi uzun bir süreçti. Ama sonunda en önemli moda otoritelerinin bile önem verdiği koleksiyonlara imza atar oldu.

DOĞUMDAN SONRA DEVRİM

Bu dönüşümler tesadüf değil elbet. Bu isimleri birer marka olarak yönetirken ‘yap-işlet-devret’ modeli değil ‘yık-arkasında dur-kabul ettir’ modeli var. Örneğin Kim, reality show yıldızlığı, skandallar, Instagram’a poposunun fotoğrafını koyması, seks kasetleri, reklam evlilikleriyle kapitalist tüketim dünyası için biçilmiş kaftandı. C- D sınıfı Amerikan markalar için cevher olsa da, dokunduğu malı sattırsa da önceleri ‘yüksek moda’ çevreleri asla suratına bakmıyordu. Ancak Kanye West’le birlikte olmaya başlayınca işin rengi değişti: Rap yıldızının moda çevreleriyle içli dışlı olmasıyla, Kardashian baştan yaratıldı. W, Carine Roitfeld’in CR’ı gibi önemli moda dergilerinin kapaklarında yer almaya başladı. Ama geçiş süreci çok sancılıydı, Kim’in kendi zevkinin ve bir anda yüksek modaya tutunma sevdasının, ‘sofistike’ markaların üzerine iliştirilmesi eğreti duruyordu. Kim’in yıkım noktası hamilelik dönemiydi. Aldığı aşırı kilolarla acımasız eleştirilere uğradı. Ancak ne olduysa doğumdan sonraki doğru planlamayla bir anda oldu. Vücut tipini, yani meşhur kalçalarını ortaya çıkaran ama aşırı seksi olmayan, siyah, beyaz, bej, açık pembe tonlarından oluşan bir stil tasarlandı. Alaia, Givenchy, Celine’den oluşan gardırobu, kimi modaseverleri neredeyse bu cool markalardan soğuttu. Ancak sonuçta Victoria Beckham gibi ilk dönem herkesin burnunu kıvırdığı Kim, bir anda moda çevrelerinin kabul ettiği bir isim olmaya başladı. En ‘cool’ takılanlarının bile!
Miley Cyrus’ın da Disney yıldızı imajı hafızalarda hâlâ tüterken, geçen MTV müzik ödüllerindeki ‘skandal’ seksi şovu ve imajı da işte bu yık-yeniden inşa et projelerinden biri. Formül işe yaradı! Önceleri tüm gazete ve dergilerde, tartışma programlarında eleştirilen, ayıplanan, yadırganan Cyrus bir müddet sonra popüler tüketim pastasından pay koparmak isteyen ‘cool’ tasarımcıların ve dergilerin alışıldık taktiklerinin hedefi oluverdi. Cyrus, Marc Jacobs’ın ilkbahar-yaz 2014 kampanyasının yüzü oldu. Hem de senelerdir Marc Jacobs’ın kampanya fotoğraflarını çeken Juergen Teller’ı kaybetme pahasına! Marc Jacobs kampanyalarının imzası haline gelmiş Juergen Teller Cyrus’ı çekmeyi kabul etmeyince vazgeçilen Cyrus değil, kendisi oldu. Fotoğrafları David Sims çekti. Condé Nast’ın alternatif dergisi LOVE’ın kapağını kapan Cyrus’ın yeni imajıyla turneye çıkarken artık tamamen kabul edilmiş bir marka olacağını tahmin etmek yanlış olmaz, turnesinde Marc Jacobs’tan parçalar giyeceğini de...

Yazının Devamını Oku

Haute couture’ün dayanılmaz hafifliği

27 Ocak 2014
Bu sezon Paris Haute-Couture’de favoriler yine unvanlarını korudu. Hafifliğin, şeffaflığın, ışığın, ışıltının ve özgürlüğün vurgulandığı koleksiyonlar gördük. Chanel ve Valentino yine en ilham verici koleksiyonlar oldu.

Bireyselliğin, emeğin ve işçiliğin, hayal kurabilme lüksünün ve tasarımcıların fantezi dünyalarının arenası olarak bilinen haute-couture ile hazırgiyim (pret-a-porter) arasındaki keskin ayrımlar artık yumuşadı. Yeni lüksün tanımı yapılırken hazır-giyim markalarının koleksiyonları, dijital çağın tüketim ve high-street dediğimiz Zara gibi markaların trendleri kopyalama hızıyla rekabet edebilmek için kumaş zenginliklerinde ve işçilikte neredeyse couture ile yarışır oldular. Ancak haute-couture koleksiyonlar birkaç prenses veya kırmızı halıda ünlü giydirmenin dışında, ticari katkı sağlamaktan çok markanın imajını yükseltmek için ve bu sayede de yan ürünleri sattırabilmek için markaların çok önem verdikleri koleksiyonlar oldu.

Peki Türkler ne yaptı?

Dilek Hanif Couture koleksiyonunun siluetleri ve detayları, romantik bir dönem havası ve Stephen Burrows’un 80’ler disko dönemi tasarım detaylarından alınan referanslarla zenginleştirilmişti. Bu sene Elle Style Awards’da en iyi tasarımcı ödülünü alan Serkan Cura ise korseli formlar, metalik kumaşlar, kuş tüyleriyle heykelsi ve avangard siluetlerden oluşan koleksiyonunu sundu.

Dört couture trendi

Yüzbinlerce dolarlık couture kıyafetlerin altına giyilen sneaker veya sandaletler...
Dövme desenleri ve işlemeleri...
Hayvan figürlerinin yanında özellikle kelebek motifi...

Yazının Devamını Oku

Bu sene Paris ‘sert’ çıktı

19 Ocak 2014
Ve maraton başladı! Sonbahar-kış 2014 erkek koleksiyonları, Londra ve Milano’dan sonra Paris’te sergilendi.

Şimdilik son durak Paris’ten bildiriyorum: Kadın ve erkek moda haftaları arasındaki farklar, yükselen trendler, sıcak koleksiyonlar

Londra’da bu yıl başrol değişmedi, teknik teknolojik malzemeleri, cesur desenleri ve baskıları, dinamik renkleri, içgüdüsel yaratıcılığı teşvik eden koleksiyonlar sunuldu. Milano ise köklü markalarıyla daha ticari ve uygulama olarak birinci sınıf terzilik kültürü iddasıyla yerini aldı. Paris ise sanatı, modayı ve sporu birleştiren, kavramsal, elegan ve sofistike koleksiyonlarıyla yine kadın moda haftalarında olduğu gibi global bir buluşma noktası oldu. Uluslararası gazetecilerin, editörlerin ve satın almacıların asla aksatmadığı bir buluşma noktası.

KULİSTE TÜM TELEFONLAR NEDEN POŞETTE?

Erkek moda haftaları kadın moda haftalarına göre daha sakin, daha makul.
Sokaklara, kafelere, defile alanlarının önlerine taşmış o delilik halleri, blogger kalabalığı ve onlara daha havalı poz vermek için giyinmiş yüzlerce insanın telaşı, taksi bulamama krizleri ve bunaltıcı trafik yok.
Her şey tam da olması gerektiği gibi: Partiler ve davetler birbirinin üzerine binmiyor, gelen ‘front-row’ ünlüler Will Smith, ASAP Rocky ve ‘kadrolu eleman’ Kanye West ile sınırlı kalabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Hollywood modaya göz dikerse...

12 Ocak 2014
Oscar sezonu açıldı, moda dünyası gözünü beyazperdeye dikti.

Şahane kostümleriyle kusursuz stilleriyle bu yılın modasına ilham veren bu dört film var: American Hustle, HER, The Counselor ve Behind The Candelabra. Dört gün sonra açıklanacak Oscar adaylıkları ya da bu gece düzenlenecek Altın Küre ödülleri öncesi Hollywood’da kısa metraj bir moda turu

Moda dergilerinden yırtılmış kareler gibi

Düzenbaz (American Hustle)

Christian Bale, Amy Adams, Bradley Cooper ve Jennifer Lawrence’ın başrollerini paylaştığı, David O. Russell’ın yönettiği Oscar yarışının en güçlü adaylarından American Hustle (Düzenbaz), adeta 1970’lerin moda-stil kitaplarındaki karşılığı tadında. 70’lerin New York ve New Jersey’sinde geçen film, elbet dönemin efsane kulübü Stüdyo 54’e de uğruyor. Boyundan bağlamalı derin V yakalı jarse elbiseler, vintage Halston ve Diane Von Furstenberg anvelop elbiseler, büyük camlı renkli gözlükler, bolca payet, ışıltı, lame, dore ve retro desenlerle American Hustle dönemin ve senaryonun hakkını fazlasıyla veriyor. Yönetmenin sahne bitimlerindeki müthiş fotografik anları da önümüzdeki birçok moda çekimine ilham verecek türden. Filmin en başarılı bir diğer elemanı da karakterlerin saç stilleri: Bradley Cooper’ın akşamları perma bigudisiyle sardığı ve Jennifer Lawrence’ın sarı röfleye uzanan diplerinin siyahlığını umarsızca bırakarak önüne düşürdüğü saçları çok başarılı!
(17 Ocak’ta vizyonda)

Geleceği yeniden tasarlamak O (Her)

‘Being John Malkovich’ ve Adaptation’ın da yönetmeni olan Spike Jonze’un yeni filmi ‘HER’ Joaquin Phoenix, Amy Adams, Rooney Mara ve iPhone’lardaki Siri’ye alternatif bir sesi canlandıran Scarlett Johansson’lu, klişe olmayan gelecek zamanda geçen bir film. Arabalar havadan gitmiyor, insanlar metalik tulumlarla gezmiyor. Tam aksine görüp görebileceğiniz en rafine, en minimalist gelecek bu belki de. Retro-fütürizm de diyebileceğimiz bu stil, bu filmde aslında çok eski bir dönemi, 1800’lerin ortasını temsil eden oldukça yüksek belli bir pantolonun etrafında inşa edilmiş. Bu yaklaşım aslında sanatın birçok dalında da benimsenen genel bir bakış açısı: Teknoloji ilerledikçe, “Nereye gidiyoruz?” endişesi ve yeniliğin getirebileceği rahatsızlıkla daha da fazla eskiye tutunma hali! Spike Jonze, bu filmde kostüm tasarımcısı Casey Storm ile birlikte son yıllarda konsept mağazacılıkta büyük bir başarı yakalamış Opening Ceremony’nin ortağı ve Kenzo markasının kreatif direktörü Humberto Leon ile çalışmış. Filmin genel görünümünü ve stilini beraber tasarlamışlar. Çok ince retro bir hava yakalanırken, stil çalışmasında detay eklemek yerine çıkartmayı ve mümkün olan en minimal haliyle geleceği sunmayı istemişler. Filmde bize herhangi bir ‘zaman’ veya ‘dönem’ referansı verebilecek jean, şapka, kemer, kravat, yaka gibi detaylar tamamen çıkarılmış, bu sayede de filme has bir dünya yaratılmış. Bu kendine özgü dünyayı temsil eden özel koleksiyon, ‘HER’ by Opening Ceremony kapsül koleksiyonu mağazalardaki yerini aldı bile.

Yazının Devamını Oku

Yeni yılın trend kehanetleri

29 Aralık 2013
2014’le beraber moda dünyası size bir cümleyi hatırlatacak: “Asla, asla demeyin” Beyaz çorabı terlikle kullanacak, kruvaze takımlarınızı dolaptan çıkaracak, metalik eşofmanlar giyeceksiniz. İşte sezon modasına ilk bakış.

1-90’larda New York Wall Street’te işe gidip gelirken takım elbise altına spor ayakkabı giymek, bir dönemin en gözde trendiydi. Geçen sezon Celine’in tasarımcısı Phoebe Philo defile sonrası siyah pantolonun altına giydiği ‘Adidas Stan Smith’leriyle birçok moda çekimine ve editöre ilham vermişti. Kumaş pantolon altına spor ayakkabı giymek önümüzdeki sezon artarak devam edecek.
2-Spor teması sadece ayakkabılarda değil, birçok koleksiyonda atletik kesimli koleksiyonlar oldukça fazla. Lüks materyallerle (ipek-deri-file) tasarlanmış basketbol şortları, eşofman altları, sweatshirt’lere yatırım yapın.
3-Kaykay ayakkabılarını ister klasik ‘Vans’ olsun, ister ‘Saint Laurent’ çok göreceğiz. Geçen sezon Celine’in çıkardığı lüks Birkenstock’ların çeşitli markalarca varyasyonları da hâlâ ‘in’.
4-Eskiden kışın ortasında geceleri çorapsız çıkmak nadirdi, artık
yeni bir statü simgesi sayılıyor. Çorapsız mini elbisenizle salınıyorsanız, ya
şoförünüz vardır ya da o kadar stil sahibisinizdir ki sizin için üşümek söz konusu değildir. Bunun yanı sıra açık ayakkabılarla soket çorap giymek yıllardır Prada, Miu Miu, Marni gibi markaların alıştırdığı bir görünümdü. Şimdilerde bunu görüp arttırıyoruz: Birkenstock veya Adidas-Nike plastik spor terliklerini bildiğimiz beyaz spor çoraplarla giymek moda!
5-Bir olası itiraz da topuklu, burnu sivri terlik-ayakkabı trendine gelebilir. Moda ikonu Carine Roitfeld de bugüne kadar itiraz etmiş ama artık bayıla bayıla giyiyormuş.

Yazının Devamını Oku

Art Basel Miami’den bildiriyorum

12 Aralık 2013
Çok kısa bir sürede yok satan milyon dolarlık tablolar, meşhur Paris kulüplerinden pop-up çıkartmalar, Hollywood aktörlerinden sürpriz karaoke performansları ve Pharell ile Takashi Murakami’yi kol kola görebileceğiniz partiler...

Son yıllarda popülerliği tavan yapmış Art Basel Miami Beach’ten bildiriyorum!

5-8 Aralık tarihleri arasında gerçekleşen Art Basel Miami Beach, 2002’den beri gerçekleşen, şehrin imajını ve çehresini kökten değiştiren uluslararası sanat fuarı; Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika’dan en önemli galerilerin buluşma noktası. Havanın ılımanlığından mıdır suyundan mıdır bilinmez satışların da çok iyi olduğu bir alan.
Milyon dolarlık işlerin ön gösterim günü 40 dakikada satıldığı bir fuardan bahsediyoruz. Her yıl 50 bin civarında ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor. Şehir bir haftalığına koleksiyonerlerle, dünyanın önde gelen galerileriyle, editörlerle, sanatçı ve sanat meraklılarıyla dolup taşıyor.
Bu yıl ana fuar alanında Galeri Non, Meriç Algün Ringborg’un ‘The Risk of Being in Public’ slayt projeksiyonuyla ve Erdem Tasdelen’in ‘Dear’ adlı 2010 enstalasyonuyla katılıyor. Taner Ceylan, New York’un önemli galerilerinden Paul Kasmin Gallery’deki ‘Persephone 2012’iyle; Ahmet Güneştekin ise yine New York’un prestijli galerilerinden Marlborough Galeri ile fuardaki yerini almış.
ABD’nin, hatta dünyanın en önemli koleksiyoner ailelerinin kalıcı koleksiyonları Miami Art Basel’in en görülesi koleksiyonları. Bakınız: De la Cruz ve Margulies’in özel koleksiyonu, Rubell ailesinin bu seneki ‘28 Chinese’ koleksiyonları.
İşin ‘kamusal sanat’ kısmı da ihmal edilmiyor tabii. Son iki senedir Bass Müzesi tarafından organize edilen Collins Park’ın açık alandaki heykel ve enstalasyon şovu, her geçen yıl daha çok ilgi görüyor.

BİR GÜN NASIL GEÇİYOR?

Sabahları Soho House’da dünyanın en zengin sanatçısı unvanını taşıyan Damien Hirst ile öğlenleriyse Raleigh Hotel’de MOCA Los Angeles’ın eski direktörü Jeffrey Deitch ile dirsek teması halinde yemek yiyorsunuz.

Yazının Devamını Oku