Paylaş
Dost gibi görünüp insanları kandıran, dışarıya laf taşıyıp alt oyanı çok.
Dış nifakçıların sofrasında oturanı da çok.
Bu kulübün sorunları yönetme şeklinde değişiklik yok.
Suskunluğun, oluruna bırakmanın işi çözeceğine inanma hayalciliğinde de.
O yüzden kapıyı kilitleyip soyunma odasında takım arkadaşını adamakıllı dövenler, senin doğal futbol krizlerin kadar gündem olmuyor.
Adli suç olan böyle bir konu bile normalmiş gibi kamuoyuna kabul ettiriliyor. Medya “büyük yönetim başarısı” diye yedirebiliyor.
Fenerbahçe, onların belirlediği kriterleri kırmak yerine düzeni kabullenerek devam ettiği sürece uçurumun kenarında gezecek.
Fındık kabuğunu doldurmayacak meseleler, kulübün geleceğini etkileyecek büyük krizlere dönüşmeye devam edecek.
Alex-Aykut Kocaman-Aziz Yıldırım… Kim haklı kim haksız? Muhatapları meselenin hala bu olduğunu sanıyorsa yanılıyor.
Mesela Alex gittiğinde bugün içini döktüğünüz veya perde arkası gerçekleri paylaştığınız o medya, bir kaç ay sonra “şu zaman Aykut Kocaman yaptığı sohbet toplantısında Alex hakkında şöyle şöyle demişti zaten”, “Alex’i gönderemiyorlardı, taraftar önünde gözden düşürmek için uğraştılar” diye manşetler atacak.
Ya da Alex kalıp başkaları yem edildiğinde bu sefer “Alex bir vakit teknik direktör ve başkan hakkında yakın çevresine şöyle şöyle demişti” diye karalayacak.
Mahzenden belki de unuttuğunuz şeyleri çıkartıp rencide etmek, itibarı zedelemek için haberler hazırlayacak.
Duracaklarını mı sanıyorsunuz?
Evet, kişiler asla Fenerbahçe’nin üzerinde değildir. Devam eden 3 Temmuz operasyonuna Fenerbahçeli halkın gösterdiği tepkinin özü de buydu zaten. Ama emek veren kişiler yüreğinin en üstündedir.
Taraftar yıprandı. Hırpalandı. Öfkesi taze. O öfkenin kaynağı insanlar sistemin içinde. Birikti, birikiyor ve bu doğru yere akıtılmazsa gelip kendisini vuracak. Vuruyor.
O yüzden her iç mevzuya tepki anında alev alıyor, bir anda yakıyor etrafı.
O yüzden kışkırtılmaya bu kadar açık ve hassas Fenerbahçelilerin duyguları.
2 Temmuz 2012 sonrası, 3 Temmuz 2011 sonrasından daha haşin geçecek. Manevi birlik daha da hayati olacak.
Ama gelenekler silinemiyor. Teknik direktör veya futbolcular hedefe oturtuluyor. Onlara altından kalkmalarını bekleyemeyeceğimiz yükler bindiriliyor. Saygınlıkları zedeleniyor. Teknik direktör, otoritesini yıpratacak tercihler yapmaya itiliyor. Hamlede geç kalma, tarif olunmaz kayıpların sebebi kişilere aile içini anlatma ve özeli paylaşma yanlışları devam ediyor. O medyayı meşrulaştırıyor. 3 Temmuzu yaşayan bir kulüp, hala 3 Temmuzun ortağı medyaya konuşuyorsa “niye 3 Temmuz oldu” sorgusunu bırakmalı.
Fenerbahçe’nin 20, 30, 40 yıldır başa sarması ile sonuçlanan domino kuralıdır: Sorunu yönetemeyerek, kurbanlar vererek bir sonraki kurban için yolu açmak. Bugün futbolcu, yarın teknik direktör, haftalar sonra da yönetim. Ya da bugün teknik direktör, yarın futbolcu, haftalar sonra da yönetim.
Fenerbahçelilerin kendilerini birini seçmek zorunda hissetmesi korkunç. O sevginin bu zalimliğe dönüşmesi ise akıl almaz.
Alex-Aykut Kocaman-Aziz Yıldırım. Fenerbahçelilerin herhangi birini tercih etme lüksü olamaz.
Paylaş