Paylaş
Anderson (şu an Manchester United kadrosundaki Brezilyalı), Gio dos Santos (geçtiğimiz yıl Galatasaray’ın ara transferde kiraladığı Meksikalı), Carlos Vela, Renato Agusto, Altidore, Arismendi, Krul, vs....
Türk milli takımının kadrosu: Volkan Babacan, Caner Erkin, Tevfik Köse, Özgürcan Özcan, Onur Kıvrak, Aydın Yılmaz, Mehmet Yılmaz, Ferhat Bıkmaz, Serdar Kesci, Deniz Yılmaz, Anıl Taşdemir, Ergün Berisha, Erkan Ferin, Harun Karadaş, Murat Duruer, Aykut Demir, Eray Birniçan, Emre Balak, Nuri Şahin...
1. ve 2.. lige bölünmüş yığınla tanıdık isim. Bir kısmı ise gurbette...
Brezilyalı Anderson’a Altın, şampiyon Meksika’nın yıldızı Gio’ya Gümüş, Nuri’ye ise Bronz Top ödülü...
Gol krallığında Carlos Vela’nın (5) ardından Tevfik-Nuri 4’er gol, 2 ve 3 asist ile krallıkta ilk üçte. Caner de 4 gol 2 asistle, aldığı süreye göre arkalarında...
FIFA resmi yayınında Nuri için “temelde takımına liderlik edebilecek, pozisyon yaratacak, yaratıcılık sergileyecek ve skoru belirleyecek tarzdaki tek oyuncu” ifadesini kullanmıştı.
5.5 sene sonra, Anderson’u bir kenara bırakırsak, uluslararası sahnede performansı, üzerine yapıştırılan şöhret ve bonservis bedelinin altında kalmayan tek isim Nuri.
Dortmund’dan Feyenoord’a yolu koyulduğunda neredeyse silineceğini düşünmüştük. Ama o gelişmeyi başardı.
Yeteneklerinin yanında gözebatan mevkide oynaması, kulübünün pozisyonu ve gücü gibi ekstra avantajları arkasına alıp çıkış yakalayabilecek belki de tek isim Arda idi. Nuri’den yaklaşık 1.5-2 yaş büyük Arda...
2006’da U19 Avrupa Şampiyonası finallerine katılan takımdaydı.
Ama o dönemler parlarken, hep yanlış eleştiri ve övgülerle karşılaştı. Halbuki olması gerekenden ve kapasitesinden azını sergiliyordu. Daha iyi olabilecek potansiyeli vardı ve yaptıkları yeterli değildi. Sezonluk istikrarı belirsizdi. Geleceğine yön verecek yıllarda, Türkiye ligi şampiyonluğu gördü. Ama buna rağmen takım olarak Galatasaray onun altında kaldı. Kışkırtıp çalışmaya zorlayacak birşey yoktu.
Bu, genç bir oyuncu için büyük dezavantajdır. Gelişiminin belki de son şeklinin verileceği dönemler boşa geçti. Kaotik yapıda, istikrarsızlıkla, takım olamayan bir takım içinde...
Mesela Tuncay Şanlı. O da Fenerbahçe’nin kötü döneminde gelmişti. Bitmiş takımda isyan eden tek isimdi. Ertesi yıl, Daum’la başlayan 3 sezon ve Zico ile devam eden süreçte kendini geliştirmeye mecbur bırakacak ortama girdi. Takımla beraber yükselmek zorundaydı.
Nuri de Dortmund’a döndüğünde doğru teknik direktörle, genç kadrosuyla sağlıklı yapıya girdi.
Adnan Polat önderliğinde Galatasaray ise istemeden de olsa onun bu etiketini sömürdü. Paravan yapıldı. Medyayı vurgulamaya gerek bile yok. “Dünya yıldızımız” diyerek, çocukça bir refleksle yanlış zamanda kaptanlığa getirerek, “kulübün sembolü” baskısı altına sokarak hırpaladı.
Savunmasını geliştirmesi, devamlılığını artırması, güçlenmesi, oyununa çeşitlilik katmaya odaklanması gereken yıllarda suni şöhret fırtınasında savruldu.
Günler, hakkında çıkan sahte transfer teklifi haberleriyle geçti. Yukarıdaki eksikleri ortada iken çok büyük kulüplerin onu istediği çelişkisini yutturdular, ama en kötüsü Arda’yı da inandırdılar.
Ve hala, vasat bir Avusturya karşılaşması sonrası Arda’nın sahanın yıldızı olduğu konuşuluyor. Tek hareketle fark yarattığı öne çıkarılıyor. Onsuz maç kazanılamadığı vurgulanıyor. Hala tek hareketin, 30-45 dakikalık futbolun yeteceği fikri ekiliyor.
Tıpkı Euro 2008’de alınan sonuçlarda Hamit gibi isimler kritik noktada dururken, herşeyin Arda merkezinde yorumlanması gibi.
Evet, Arda tek adamlık etkisi gösterebilecek futbolcu. Ama gelişimini tamamladığında. Lafla, 5 dakikalık oyunla yıldız yapanlara sırtını dönebildiğinde. En büyük fırsatı ise 2006 yılında birinci sınıf takım hevesini bırakıp yükselebileceği yabancı kulübe gidemeyerek kaçırdı. Ne yazık ki tercih hakkı onun değildi. Ya da bunu yapabilecek kadar gözü kara futbolcu var mı?
Paylaş