Paylaş
Etraf deprem bölgesinin büyütülmüş haritalarıyla ve her bölgeyle ilgili detayların not alındığı tahtalarla dolu. İspanyol şef José Andrés, rulo yaptığı haritalardan birini koltuğunun altından çıkarıp masanın üzerine yayıyor. “Bak şu aks üzerinde çalışmaya başladık şimdi” diye gösteriyor bana. Ve Kahramanmaraş’la Adıyaman arasındaki o bölgeden neredeyse tüm kasaba ve köylerin ismini sayıyor...
World Central Kitchen ekibine Türkiye’ye geldiklerinin ikinci günü, 8 Şubat’ta dahil oldum. Halen Gaziantep’te yönetici ekiple birlikteyim. Organizasyonun kurucusu José ise depremden tam 20 saat sonra alandaydı. Geceli gündüzlü deprem bölgesinde çalıştı. Çalışma şekilleri bizimkinden biraz farklı. Daha planlı, profesyonel ve uzun vadeli.
Sistem nasıl işliyor?
Şu anda günde yaklaşık 450 bin kişiye yemek dağıtan World Central Kitchen, 2010’dan bu yana 70 milyonun üzerinde öğün servisi yapmış bir oluşum. Yardım bölgesine doğru yola çıkar çıkmaz bir hashtag kullanmaya başlıyorlar, #chefsforturkey gibi. Duyurular sayesinde gönüllülerle iletişime geçip bölgeye yakın en güvenli noktada geçici bir merkez ofis kuruyorlar. Lokal çalışmaları da göz önüne alarak en çok ihtiyaç olan ve çok az ulaşılabilen yerleri hedefliyorlar. Bazı şehirlerde restoran ve catering şirketleriyle anlaşarak kendi kalite standartlarında ürettirdikleri yemeklerin dağıtımını sağlıyor ya da bir otelin mutfağıyla anlaşıp kendi sistemlerini kuruyorlar. Bazen de sıfırdan bir üretimhane inşa ediyorlar. Ulaşımın güç olduğu köylere gerekirse helikopterle malzeme tedarik ediyorlar. Bunların yanında yemek pişiren ama malzeme, eleman veya dağıtım ihtiyacı olanlara da destek veriyor, yerel üreticilerden gıda tedarik ederek gelir yaratıyor, yerelden çalışan da istihdam ediyorlar. Gönüllü olarak başlayıp yanlarında uzun süre kalanlara ücret de ödeniyor. Yardımları artık ihtiyaç olmadığına inandıklarında durduruyorlar. Bu süre bazen üç ay, bazen bir yıl olabiliyor. Gittikleri ülkede mutlaka devlet yardım kuruluşlarıyla irtibatta olup gerekirse onların yönlendirmeleriyle de çalışmaları çok önemli bir diğer nokta...
Şef José Andrés, James Beard Vakfı tarafından 2003 yılında En İyi Şef, 2018 yılında Yılın Yardımseveri seçildi. 2012 ve 2018’de TIME dergisi onu ‘En Etkili 100 Kişi’ listesine dahil ederek kapağına taşıdı. 2015 yılında da dönemin ABD başkanı Barack Obama tarafından Ulusal Beşeri Bilimler Madalyası’yla ödüllendirildi. Biz de şefle Türkiye’de yürüttüğü yardım operasyonunu konuştuk...
World Central Kitchen ekibi en çok ihtiyaç olan ve çok az ulaşılabilen bölgeleri hedefliyor. Bazen kendi standartlarında üretim yaptırıyor, bazen de sıfırdan mutfak kurup kendileri pişiriyorlar. Dağıtım ve malzeme ihtiyacı olanlara destek oluyor, yerel çalışan istihdam ediyorlar.
* Bu serüven nasıl başladı?
2010’da Haiti’yi harap eden depremin ardından başladı.Kendimi bir kampta Haitililerle yemek pişirirken, siyah fasulyenin onların istediği şekilde nasıl pişeceğini öğrenirken buldum. Anladım ki gıda yardımı sadece açlığı önlemiyor, bir umut tabağı oluyor. En karanlık anınızda, birinin sizi önemsediğini söylüyor.
* Doğal afetlerde de yemeğin anlamı farklı, değil mi?
Bir felaketten sonra yemek, topluluk duygumuzu yeniden inşa etmenin en hızlı yolu. İnsanları yemek hazırlama işine geri döndürebilir ve açlıkla mücadele ederek hayatları yeniden bir araya getirebiliriz. Bu yüzden kriz anlarında yemek pişirmek için çaba sarf ediyoruz. Sadece ham malzeme teslim etmekle, yemek bırakmakla kalmıyoruz. Gıda yoluyla ekonomik iyileşmeyi hızlandırmak için yerel kaynak sağlayarak işe de alıyoruz. Önümüzdeki yıllarda açlıkla mücadele için daha küresel çalışmalar da yapacağız.
““Buradayız çünkü bu kimsenin tek başına üstesinden gelemeyeceği kadar büyük bir felaket.””
* Bölgede olduğun süre boyunca yaşadığın enteresan bir olay oldu mu?
Ukrayna’dan 80 kişilik bir ekibimizin Antakya’ya gelmesi ve onların 20’li yaşlarında bir kadını kurtarması benim için duygusal bir andı. Kahramanmaraş’ta İspanyol arama kurtarma ekibiyle de karşılaştım, çoğunu yıllardır afet bölgelerinden tanıyorum. Hatta biri eşimin çok iyi arkadaşı.
* Burada diğer afet bölgelerinden farklı gördüğün şeyler var mı?
Türkiye’de güçlü bir yemek ve aile kültürü var. Yardım esnasında bile kimse asla sadece bir tas çorba ya da bir tabak yemek vermek istemiyor. En az iki yemek, yanında yoğurt, yani mümkün olduğunca çok çeşit servis etmek istiyor. Müthiş bir şey bu. Buradaki yerel şefler o zor şartlar altında şahane işler çıkardılar. Ama destek lazım çünkü bu çok uzun vadeli bir iş. Buradayız çünkü biliyoruz ki bu kimsenin tek başına üstesinden gelemeyeceği kadar büyük bir felaket...
Paylaş