Türk çayı elden gidiyor mu?

Geçen hafta sonu 4. Rize Gastronomi Günleri için Rize’deydim. Rize deyince de akla ilk gelen şey çay. Biz de sektörün önemli isimleriyle birlikte Türk çayının geleceği başta olmak üzere pek çok konuyu ele alarak çayımızı işin ehliyle birlikte masaya yatırdık.

Haberin Devamı

Türk çayının ömrü bitiyor mu? Peki, çay olmazsa biz ne yaparız? Türk çayı dünyadaki diğer çaylarla kıyaslandığında nasıl bir kaliteye sahip? Çayımızı doğru demliyor muyuz? Tüm bunlara daha onlarca soru eklenebilir. Neredeyse milli içeceğimiz haline gelen çay için herkesin kafasında farklı bir soru var. İşte geçen hafta sonu katıldığım 4. Rize Gastronomi Günleri’nde neredeyse tüm bu sorulara işin ehli isimlerin ağzından cevap bulabildiğim oturumlara moderatörlük yapıp dolu dolu bir gün geçirdim.

‘Türk Çayının Bugünü ve Yarını’ adlı bölümde, ÇAYKUR Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Çay ve Çay Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kezban Yazıcı ve Çay Çarşısı Genel Müdürü Hasan Önder ile birlikteydik. Tabii ki ilk sorum son zamanlarda sıklıkla konuşulan bir konu üzerineydi: 100’üncü yılını dolduran çay fidelerinin ömrü bitiyor mu? Böylesine hayati bir soruya ilk olarak üniversitede çayın sürdürülebilirliği hakkında detaylı araştırmalar yapan Kezban Hanım’dan gelen pozitif bir cevapla başlayayım. Asın bayrakları, zira iklim değişikliğinden en az etkilenen ülke bilin bakalım kimmiş? Evet, iklim krizi sebebiyle ürünlerin hasat mevsimleri değişti hatta bazı ürünler birtakım coğrafyalarda artık hiç yetişmemeye başladı. Fakat subtropikal iklimi seven çay bitkisinin varlığı Karadeniz’e göre daha tropik iklime sahip diğer çay üreticisi ülkelerde tehlikeye girmişken, daha soğuk iklime sahip olan ülkemizde şu an için böyle bir durum söz konusu dahi değilmiş. Ve ileride bu bize çok avantaj sağlayacakmış.

Haberin Devamı

Türk çayı elden gidiyor mu

 

ÇAY TURİZMİ YAPILIYOR

Ama keşke çiftçimiz bunun daha fazla farkında olsa. Çünkü şu anda Rize’deki en büyük problem toprak. Yanlış uygulamalar sonucu toprağın verimsizleşmesi... ÇAYKUR Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim bu konu üzerine çok çalıştıklarını anlatarak uzmanlardan da destek aldıklarını, üreticiler için bilinçlendirici ve eğitici duyurular yapıldığını söyledi.

Haberin Devamı

Hatta bir uzmanın söylediğine göre 10 yıl boyunca gübre kullanmasak, sadece toprağı havalandırsak bile toprağımız eski verimli haline dönebilirmiş. Ama tabii ezbere gübre serpmek, toprağı çapalamaktan daha kolay olunca kaçınılmaz sona yani toprağın gitgide taşlaşmasına göz yummuş oluyoruz.

Rize’ye son yıllarda gidenler bilir. Şehrin tam merkezine girmeden, ortasında koskocaman -ve benzerlerine göre çok daha estetik- bir çay bardağı heykelinin olduğu bir çay çarşısı var. İşte o çarşının genel müdürü Hasan Önder de aynı oturumda bizlerle birlikteydi. Hasan Bey yapısı gereği tutkulu ve heyecanlı bir insan. Aynı tutku ve heyecanı çaya yansıtıyor olmasıysa şahane. Yurtdışında Türk çayını temsilen pek çok etkinliğe katılıyor. Türk çayının bir içecekten öte bardağıyla, tabağıyla ve kültürüyle anlatılması gerektiğini savunuyor. Çayımızın 85 derecede demlenmesi gerektiği konusunda biraz fikir ayrılığına düşsek de kesinlikle diğer konuda onunla aynı görüşteyiz. Şu 85 derece mevzusunu da umarım bir gün birlikte çalışır, bir orta yol buluruz.

Haberin Devamı

‘Çay turizmi’ni ele aldığımız ikinci oturumdaysa konuklarım Dr. Bilgen Mete ve Yuchi Pirim’di. Bilgen Hanım dünyada çay turizmiyle ilgili uygulamaları inceleyerek, Rize’deki eksiklikler üzerine çalışıyor. Ayrıca üniversitelerinde Yuchi ile de bir proje yapmayı planlıyorlar. Hemşinli Yuchi Pirim ise Chaynik markasının kurucusu. Yeni neslin kıymet bilmezlerine inat, toprağına değer katmak için canla başla çalışanlardan. Çay turları yapıyor. Çayın hasatından teknik anlatımına pek çok bilgi verirken, büyüklerinin yaptığı yöresel elmalı baklavadan ikram ediyor, Rusya’da pastacılık öğrenmiş atalarını da anarak minik bir tarihsel yolculuğa çıkarıyor.

Haberin Devamı

Son panel ise yeni nesil çaycıların iki temsilcisiyle birlikteydi; Lazika ve Teachef. Lazika hani o tatlı, şirin desenli geri dönüşümlü ambalajlarda satılan marka. İlk gördüğümde “oh be” demiştim, sonunda birileri alışılmışın dışına çıkmış, hem pakete özenmiş hem de içine! Markanın sahibi Önder Saroğlu, Rizeli değil, çay işine de sonradan girmiş. Bu da gösteriyor ki dışarıdan bir göz bazen sektöre çok daha farklı ve yenilikçi bakıp eksiği daha iyi görebiliyor.

Teachef’in iki ortağından biri olan Aytül Turan ise butik olarak elle toplatıp ürettikleri oolong ve ortodoks stili siyah çayların dünya çapındakilerle neredeyse eşdeğer olduğunu ve özellikle yabancıların çok ilgi gösterdiğini anlattı.

Haberin Devamı

Alternatifler çoğaldıkça o ürüne olan ilgi ve merak da haliyle artıyor. Butik ve artizan üreticilerin çoğalması kesinlikle sektörün faydasına. Sayılarının daha da artması dileğiyle...

Yazarın Tüm Yazıları