Paylaş
1960’lı yılların başı... ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi dünyanın farklı ülkelerinden gençler Hollanda veya Almanya’dan kalkan otobüsle uzun bir yolculuğa çıkarlar. Savaş karşıtı bu gençler o zamanlar Amerika’nın Vietnam’a asker yollamasını protesto edip müziği, sevgiyi, bir arada barış içinde yaşamayı savundukları; tüm dünyaya yayılan bir akım ve yaşam tarzı başlatmışlardı. Hippiler veya ‘çiçek çocuklar’ diye adlandırılan bu gençlerin istikameti Hindistan ve Nepal’dir. Burada barışçıl bir yaklaşıma sahip olduğunu düşündükleri Budizmi öğrenmeye giderler. Yoldaki en önemli duraklarıysa Sultanahmet ve buradaki Lale Pastanesi’dir.
Hollanda’dan kalkan üstü rengârenk boyanmış otobüs haftada iki kez pastanenin önünde durur. Mola vermek isteyenler bir süreliğine İstanbul’da kalır, otobüs de ufak bir bakımdan sonra duraktaki yeni müşterilerini alıp doğuya doğru yola çıkar. İşte Lale Pastanesi de bu esnada farklı ırk, din, dilden yüzlerce insanın kesişim noktası haline gelir. Hatta duvara bir de haberleşme panosu asarlar. Bazısı arkadan gelen bir arkadaşına hangi tarihte yola çıktığını yazıp birkaç ay sonraya Katmandu’da buluşacakları günü yazar, bazısı da yolda tanışıp unutamadığı kızıl saçlı kıza ilanı aşk eder. Ama çiçek çocuklar merkez üsleri haline gelen mekânın ismini söylemekte zorlanmaktadır. Bir gün bir Alman genç buraya ‘Pudding Shop’ ismini koymayı önerir sahiplerine, ne de olsa hiçbir yerde görmedikleri çeşitte ve yemedikleri lezzette sütlü tatlıyla çoğu burada tanışmıştır.
SANDALYE İKİ AY SONRA GERİ GELDİ
İdris Çolpan, Kastamonu’dan gelip de şekerci dayısının yanında çalıştıktan sonra 1957’de burayı açtığında dünyanın en ikonik muhallebicisinin de hikâyesini başlattığının farkında değildir. Zaman içinde Lale Pastanesi’nin isminin yanına ‘Pudding Shop’ ismi de gelir, sonraları yemek ihtiyacından dolayı pastaneden restorana dönerler ve isimleri de kalıcı olarak ‘Pudding Shop - Lale Restaurant’ olur.
Bir süre önce sütlü tatlılarımızla alakalı yurtdışı kaynakları araştırırken karşıma çıktı Pudding Shop... New York Times, Independent, Washington Post... O kadar çok yerde haberleri çıkmıştı ki... Şimdilerde dükkânın başında o zamanlar abisiyle birlikte çalışan ve şu anda 75 yaşında olan Namık Çolpan’la rahmetli İdris Bey’in oğlu Adem Çolpan var.
Namık Bey geçmişi hatırladıkça gözlerinin içi parlayarak anlatıyor: “Macerayı çok seviyorlardı, çoğu da kültürlü, aklı başında çocuklardı. Bu dükkânda da çok vakit geçirirlerdi. Çok şey öğrendim onlardan. Yazılar yazardık kartonlara: Hamama buradan gidilir, Hilton Otel şu tarafta, Amerikan Konsolosluğu bu yönde gibi... Onlarla diyaloğumuz çok ilerledi bu süreçte. Hatta otobüslerinin rezervasyonlarını bile ben yapıyordum. Ertesi gün Hindistan’a gidecek otobüslere de müşteri bulmaya başlamıştık. Otobüsler bizim kapının önünde bekler, buradan yola çıkarlardı. Bir gün 18 kişilik bir minibüs kalkacak buradan yine. Yolcuların biletleri de satıldı. 19’uncu kişi çıktı birden; ‘Ben de arkadaşlarımla birlikte gitmek istiyorum’ diyor. Yer yok tabii. ‘Nasıl gideceksin?’ dedim. ‘Bana bir sandalye ver. Ona oturup giderim’ dedi. Sandalyelerden birini verdik ona. İki ay sonra sandalyeyi geri getirdi bize.”
BU HİKÂYENİN KİTABI DA YAZILDI
Sandalye iki ay sonra nasıl gelmiş demeyin. Yola çıkarken dükkândan aşırdığı tuzluğu saklayıp 30 yıl sonra elinde bir çikolata paketiyle birlikte geri getiren işinsanı bile varmış. Orada tanışıp, âşık olup evlenen bir çift de yıllar sonra torunlarını getirip Namık Bey’le tanıştırmışlar. Eski ABD Başkanı Bill Clinton ve eski Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer ise mekâna gelmiş en ünlü isimlerden... Her ikisinin de İstanbul ziyaretleri sırasında ilk sorduğu şeylerden biri Pudding Shop’un hâlâ açık olup olmadığıymış. Clinton dükkâna uğrayıp hal hatır sormuş, Fischer araçlı konvoyu dükkânın önünde durdurup “Durun, tanır veya tanımaz; bir selam vereceğim onlara” demiş.
Tüm bunları dinleyince “Vay be” dedim, “dünyanın bizden daha çok tanıdığı bir muhallebi markamız varmış meğer”. Biraz parlatılsa ne hikâyeler çıkar buradan diye düşündüğüm an kısa süre önce basılan bir kitabı getirip hediye etti Adem Bey. Yazar Liz Behmoaras’ın ‘Lale Pudding Shop’ adlı kitabı Doğan Kitap’tan çıkmış. Ancak birkaç sayfasını çevirebildim, Behmoaras pek çok hikâyenin kesişimini çok güzel kurgulamışa benziyor. En kısa sürede okuyup bitireceğim.
Paylaş