Paylaş
Şimdiye kadar 100’ün üzerinde markayla çalıştı, tasarımları milyonlara ulaştı. Yeni nesle ilham veren en önemli isimlerden biri olarak gösterilen Karim Rashid evde mobilyadan annesinin kıyafetlerine kadar her şeyi tasarlarmış. Kendini sanatçı olarak tanımlamayan Rashid “Sanatçı olsaydım sabah uyandığımda o gün içimden ne geliyorsa onu yapardım. Ama ben markalarla çalışıyorum, insanlara hem estetik gelecek hem onların hayatlarını kolaylaştıracak şeyler ortaya çıkarmalıyım” diyor.
Rashid: “Çok tanımadığım kültürden bir marka için bir şeyler tasarlarken önce o kültürü ve çalıştığım firmayı anlamaya çalışıyorum. Onları özümseyip anladıkça çıkaracağım iş de daha iyi oluyor.”
Senin için tasarım ne demek?
Tasarım sadece görsel bir mesele değil, bütünsel bir konu. Yaşamın her anında, insan yaşantısına duygusal olarak da dokunması gereken bir şey... Kişiye rahatlığı yaşatırken farklılığı da hissettirmeli.
60 yaşındasın, yaşının ilerlemesi tasarımlarına nasıl yansıdı?
Yaş aldıkça herkes bana daha farklı gelmeye başladı, sorumluluğum ve farkındalığım arttı. Binlerce göz bana bakıyor, örnek alıyor. Onlara doğru yolu göstermek zorundayım. Dünyaya karşı da daha sorumlu davranmam gerekiyor. Yaşım ilerledikçe sonuca da daha kolay ulaşmaya başladım. Bir gün içerisinde koca bir oteli tasarlayabilirim. Eskiden bu altı ay sürüyordu. Zamanla kendinizi daha iyi tanıyorsunuz ve sezgileriniz de uzun bir deneyime ve bilgi birikimine dayanmaya başlıyor.
Son 20 yılda tasarım sektörünün değişimi için ne söylersin? Her şey teknolojiye mi dayanıyor?
Bence tasarım zaten teknolojiden ibaret. 100 yıl öncesine de baksanız, öncü olan işler hep o dönemin yeni teknolojilerinin sonucu oluşmuş. 1950’li yıllarda Charles Eames’in tasarladığı sandalye yeni bir teknolojiydi ve üzerine bir imparatorluk inşa etti. Küresel olarak önem taşıyan her şey teknolojiyle bağlantılı. Şunu söyleyebilirim ki iyi bir tasarım yeni teknolojiyi kullanmalı. Yani evet, her şey teknolojiye dayanıyor.
‘HEP SIFIRDAN BAŞLARIM’
Çok tanımadığın kültürden bir marka için tasarım yaparken en zorlayıcı şey ne oluyor?
Hızlı bir şekilde o kültürü özümsemeye, çalıştığım firmayı anlamaya çalışıyorum. Onları özümseyip anladıkça çıkaracağım iş de daha iyi oluyor. Günün sonunda tasarım yüzde 30-50’yse, geri kalanı marka. Ben sanatçı değilim. Sanatçı olsaydım işin yüzde 100’ü bana bağlı olurdu. Bazen bazı şeylerden fedakârlık etmem gerekiyor.
Seni en çok ne motive ediyor?
Tasarladığınız şey orijinal olmalı. Ben çoğu ürünün ve tasarımcının geçmişini bilirim. Bir şey tasarlarken onun tamamen ‘ben’ olduğundan emin olmaya çalışırım. Beni motive eden hep budur. Her zaman en baştan, sıfırdan başlarım. Kolay değil, büyük bir baskı var. Ama diğer yandan da çoğu tasarımcı daha önce yapılmış işleri tekrarlamak tan rahatsız olmuyor, bu şekilde işler sunmaktan tatmin olabiliyor. Bu dünyaya orijinal işler bırakmaya çalışıyorum. Benim felsefem yaratmak için var olmak.
Kendini tekrarladığını hissettiğinde ne yapıyorsun?
Bana ilham verecek yerlere gidiyorum. Davranışları düşünüyorum. Biri bir şeyi nasıl ve niye kullanıyor? “Bunu bir ileriye götürmek için nasıl sanatsal bir deneyim sunabilirim” diye bakıyorum.
Günümüz tasarımcılarına ne gibi sorumluluklar düşüyor?
Yakın bir arkadaşım olan, çok önemli bir tasarımcıya “Sorumluluğumuz üreticilerin dünyaya iyi şeyler koyabilmesine yardım etmek” demiştim. Düşünün, yarın hiçbir tasarımcı yok. Üreticiler üretime devam edecek. Oysa bizim değişim yapmak için fırsatımız var. 17-18 yıl önce çalıştığım ve ev kullanımına yönelik pahalı olmayan ürünler üreten bir plastik firması vardı. Ürünlerin tehlikeli kimyasallar içerdiğini fark ettim, konuştuk ve bunu birlikte düzelttik.
‘DEĞİŞİM İÇİN FIRSAT’
Genç tasarımcılara tavsiyen nedir?
Dünyayı değiştirmek için tasarım yapmalı, dünyaya bir şey kattıklarından emin olmalılar.
Gastronomiyle aran nasıl?
Karışık görüntülü, fazla soslu veya içinde ne olduğunu anlamadığım şeyleri yemeyi sevmiyorum. Organik olmadığını bildiğim bir şeyi yiyemiyorum. Sabahları uyandığımda meyve yerim, o kadar.
‘Ürettikleri her şey birçok kitleye hitap ediyor’
Skallop serisini form olarak daha organik, daha yumuşak yaptım. Aslında gıdanın kendisi de yumuşak. Dolayısıyla bu seri, çok basit bir fikirden doğdu. Bu işi yapmak pek kolay değildi ama Kütahya Porselen bunun üretimini çok iyi yaptı. Bu firmayla ilgili sevdiğim şeylerden biri de ürettikleri hemen her şeyin çok demokratik olması, birçok kitleye hitap etmesi. Tasarım bence bu.
Paylaş