Paylaş
Ne kadar büyük bir ihlal bu! Kişisel alan ihlali resmen hayal yıkıcı ve son derece manipülatif.
Şu altın bilezik meselesi o kadar çok genci soldurdu ki ve hâlâ vazgeçmiyor oluşumuz inanılmaz geliyor.
“Boş ver kızım sanatı sepeti, kolunda altın bileziğin olsun...”
“Boş ver kızım grafik tasarım falan sen mühendis ol, doktor ol, avukat ol...”
* * *
Bir kere:
* Altın bilezik için doktor olunmaz, doktor olmak istediğin için doktor olunur. İliklerine kadar hissedersin ve istersin. Öyle annen-baban doktor diye de doktor olunmaz.
* Altın bilezik için avukat olunmaz, küçükken mahkeme salonlarında insanların hak ve özgürlüklerini koruma hayalleri kurmuşsundur, ondan avukat olunur.
* Altın bilezik için mühendis de olunmaz, isteksiz bir uçak mühendisinin yaptığı uçaklarda uçmak istemezsiniz değil mi?
* Ha bir de ‘Bir şey olmazsan öğretmen olursun, tam kadın mesleğidir’ söylemi vardı hatırlar mısınız? Nesilleri şekillendiren, insan hayatına dokunan, sonsuz sabır isteyen güzelim mesleği küçük görenler!!!
* * *
Tüm bu manipülasyonun sonuçlarını şöyle listeliyorum:
1) Kısa ve öz, mutsuzluk...
2) Geçen yıl YKS başvurularında en ilginç rakamlardan biri üniversite okuduğu halde ya da bir yüksek öğrenim programından mezun olduğu halde sınava giren aday sayısındaki artış oldu. 2022, başvurularda genel bir artış olmakla birlikte ne kadar çok öğrencinin kariyer planlamasında, meslek seçiminde sıkıntı yaşadığını ve yanlış bir yolda U dönüşü yapmaya çalıştığını bir daha bize gösterdi.
3) 2022’de üniversite ile tanışmış 763 bin 658 öğrenci yeni bir arayışın içine girdi. Eşittir zaman kaybı.
4) 2017 yılında 2 milyon aday üniversite sınavına başvurmuş. Bu adayların 156 bini üniversite mezunu, 373 bini ise üniversitede okuyan adaylardan oluşuyor.
5) Yaklaşık 2 milyon adayın yüzde 26’sı yeni arayışın içinde olan ve yeniden bir kariyer inşa etme çabası içinde yer almış.
6) Elbette bu öğrencilerin hepsi yanlış alan ve meslek seçiminden dolayı sınava tekrar girerek hayatlarına yön vermiyorlardır. Ancak büyük bir çoğunluğu tercih ettikleri meslek ile üniversitede tanışınca çok geç bir farkındalık yaşadıkları çok açık. Para kaybı elbette önemli ama en önemlisi zaman kaybetmiş olmaları.
7) Bir bu kadar gencin cesaret edip sevmediği, mutlu olmadığı bölümü değiştiremediğine de emin olun.
* * *
Emin olun şu anda en büyük acıyı ülkede hatta dünyada altın bileziği olanlar çekiyor. Gençler belki daha iyi bir yol çizerler.
EN ÇOK ETKİLENDİĞİM PAYLAŞIMLAR
Uzun zamandır takip ettiğim bir Instagram hesabından bahsetmek istiyorum: @dijitalbaba.orhantoker
Bazen ‘yok artık takip etmeyeceğim’ diyorum, bazen abarttığını düşünüyorum, bazen bazı mesleklere (bebek fotoğrafçılığı gibi) zarar verdiğini düşünüyorum ama elim yine gidiyor, post’larını okuyorum ve gençleri hatta bebekleri korumak için verdiği çabaya saygı göstermekten başka çarem olmuyor.
* * *
Siz okurlarımız için en çok etkilendiğim paylaşımlarından seçerek bir liste yaptım. Durum son derece vahim!
* “Ayakkabımı yalayacaksın!”
Dün saçma sapan bir diziden kesit izleme talihsizliğini yaşadım. Sözüm ona akran zorbalığı ile ilgili mesaj veriyor. Sanırım ortaokul belki de daha ufak bir kız çocuğu akranına ayakkabısını yalatıyor. Dizinin adını da yönetmenini de kanalını da bilmiyorum. Ne amaçla çekildiği, zorbalık konusunun bu şekilde işlenip işlenmeyeceğini de bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa sahne iğrençti ve çocuklar için kötü örnek oluşturacağı kesin. Benim gibi düşünen birkaç anne-baba, dizinin sosyal medya paylaşımının altına olumsuz örnek oluşturabileceği yorumunu yaparak endişelerini dile getirmişler. Kimdir necidir bilmiyorum, içinden ‘ayakkabımı yala’ diyen çocuk çıkan bir yetkili anne ve babalara haddini bildirmiş! Buyurmuşlar ki dizileri çocuklara uygun yapıp yapmama zorunluluğu yokmuş, ebeveynler uygun bulmuyorsa izletmemeliymiş. Ayrıca sanırım diziden ekmeğini kazananlar da oldukça seviyeli bir dille anne babalara hadlerini bildirmişler. Yani zorbalık almış yürümüş.
* “Kendimi hep ‘zararlı şeyler izlemiyor’ diye avutuyordum...”
“Çocuğum 2.5 yaşında olmasına rağmen çok az kelime kullanıyor ve akranlarına şiddet uyguluyordu. Ben hep kendini ifade edemediği için hırçınlaştığını düşünüyordum ve eşimin ailesinde bazı çocuklar 3 yaşından sonra konuşmuş olduğundan “bizde genetik” denip geçiştiriliyordu. Aktif olarak TV izlemiyordu. Fakat abi ve abla izlediği için evde hep TV açıktı. Doktorumuz bizi çocuk gelişimi uzmanına yönlendirdi ve sıfır ekran kuralına uyduk. 2-3 gün içerisindeki değişimi görseniz inanamazsınız. Konuşması iki katına çıktı, vurmayı ve bağırmayı bıraktı. Hep kendimi nasılsa odaklanıp izlemiyor, izlese de içeriğinde şiddet ya da gerilim yok diye avutuyordum. Ama anladım ki izlediğin şeyin içeriğinin önemi yokmuş, odada o TV’nin açık olması bile yetermiş çocuğuma zarar vermeye. Üstelik 2 gündür bir kere bile TV açmamama rağmen ne o ne de abi ve ablası sormadı bile. TV’yle oyalanmaya onların değil benim ihtiyacım varmış, bunu gördüm... Bu tecrübemi paylaşırsanız diğer annelerin de haberi olur, faydam dokunur diye size yazdım.”
* * *
Orhan Toker, kendisine gelen böyle gerçek hikâyeleri paylaşarak öngöremeyeceğiniz konularda uyarılarda da bulunarak anne-babalara yardımcı olmaya çalışıyor. Hatta bir söylemi beni çok etkiledi. Çocukların çoğu babalarını nasıl tanımlıyormuş biliyor musunuz? Kucağında telefonla uyuyakalan adam.
Çocuk ya da bebek fotoğrafları paylaşmanın da hangi boyutlarda zarar verebileceği ile ilgili yine canla başla aileleri uyarıyor Orhan Toker. Takibe almanızı tavsiye ederim.
GÜNÜN SÖZÜ: “Eğitim ana dizinden başlar, her söylenilen kelime çocuğun kişiliğine konan bir tuğladır.”
Hosea Bacon
EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMENİN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.
Paylaş