Paylaş
Hepinizin televizyon programlarında sıkça gördüğünüz Aythink Gelişim’in kurucusu Eğitmen-Yazar Aykut Açkalmaz, bu konuya yıllarını adamış. Açkalmaz ile yaptığım sohbet sonrası vardığım sonuçlar şunlar:
1) Beyin bilgiyi ezberlediği zaman unutuyor, bilgiyi yönettiği zaman unutmuyor.
2) İhtiyacımız olan bilgileri hatırlayıp, ihtiyacımız olmayanları unutmamız beyin sağlığımız için gerekli. Aksi taktirde “bilgi obezi” oluruz.
3) Ezberlemek işe yaramıyor, çünkü ezberlesek de unutuyoruz.
Peki hem hatırlamayı hem de bilgi obezi olmamayı nasıl başaracağız? Açkalmaz, “Öğrendiğimiz bilgiyi hatırlamak için bilgiyi yönetebilmeliyiz” diyor. İşin anahtarı dikkat ve odaklanma. Çünkü öğrendiğimiz bilgiyi yönetebilmek için öğrenme şeklimiz çok önemli. Dikkat ve odaklanma, bilgiyi doğru şekilde almamızı sağlarken, hafızada tutmamıza önemli bir katkı sağlıyor. Dikkat ve odaklanma geliştirilebilir bir beceri. Benim de danışmanlığını yaptığım öğrencilerde çok önem verdiğim bir konudur bu. Bunu geliştirdikten sonra sıra bilgiyi alış şeklimize geliyor. Burada uzmanların önerdiği en etkin teknik, “zihin haritalama.”
ZİHİN HARİTALARI NE DEMEK?
“Zihin haritalama” çok amaçlı bir düşünme aracı... Üstelik çok da eğlenceli. Zihin haritalama ile beyninizin sonsuz kaynaklarına erişebiliyor ve kullanabiliyorsunuz. Konsantrasyon ve gözlem gücünüzü geliştiriyor, konuya geniş bir perspektiften bakmanızı sağlıyor, zihinsel çevikliğinizi artırıyor, kendinize olan güveninizi destekliyor. Zihin haritası; şekiller, semboller, çizgiler ve anahtar kelimeler ile uygulanıyor. Beynimizin sağ ve sol loblarını etkin bir şekilde kullanmayı sağlıyor. Bu sayede bütünsel öğrenme sağlanırken, öğrenme de öğreniliyor. Bilgilerin zihinde yerli yerine yerleşmesine yardımcı oluyor. Eğitimlerin sadece bilgi düzeyinde kalmaması, davranış boyutuna taşınmasında önemli rol üstleniyor. Zihin haritalarının yaratıcısı, hızlı okuma tekniğinin geliştiricisi Tony Buzan’ın “zihin haritaları tekniği” 250 milyondan fazla kişi tarafından kullanıyor. Çocuklar, ilgisini çeken şeyleri öğrenmeyi istiyorlar. Merak ediyorlar. Öğrendikleri şeylerden de geliştiklerinin farkına vardıkça mutlu oluyorlar. Zihin haritaları, çocukların öğrenmeyi öğrenmelerini sağlarken, merak duygularını artırıyor, öğrendiklerini ve öğrendikleri ile geliştiklerini, başarı elde ettiklerini gördükçe öğrenmeye karşı motive oluyorlar. Çocuklarımıza öğrenmeyi öğretmek, öğrendikleri bilgileri yönetmelerini öğretmek çok değerli. İşte o zaman, “Okudum, ezberledim ama aklımda kalmadı” deyip mutsuz olmalarını engellemiş, potansiyellerini kullanmalarına fırsat tanımış oluruz. Tabii biz yetişkinler de öğrendiğimiz bilgileri daha uzun süre kullanmak istiyorsak bilgiyi yönetmeyi öğrenmeliyiz.
ADABIMUAŞERET DERSLERİ ŞART
Gençleri çok seviyorum, çoğunlukla da beğeniyorum. Eleştirildikleri zaman hemen korumaya başlıyorum çünkü onlara güveniyorum. Akademik başarıları ya da eğitim yolculuklarından çok restoranlardaki davranış biçimlerine, üsluplarına, telefonda konuşma biçimlerine daha çok takılıyorum. Ve kendime hep şu soruyu soruyorum: “Bu adabımuaşeret kuralları evde mi okulda mı öğretilmeli?”
Mesela evde ilkokul 5’inci sınıfa giden bir kızınız var. Telefon çalıyor ve kendisi açıyor. Telefonun öbür ucundaki kişiye bir hal hatır soruyor mu? ya da kendisine sorulduğunda cevap veriyor mu? yoksa hal hatır kendisine sorulduğu halde sadece “Anneeeeeee” diye bağırarak sizi mi çağırıyor? Benim yetiştiğim evde bunlara çok dikkat edilirdi. O yüzden “Senin de çocuğun olsa görürdük” eleştirilerini çürüten bir örnek olarak bunların evde başlayan eğitimler olduğunu biliyorum. Sonuçta annem ve babam bunu yapabildi, demek ki olabiliyor. Peki bu konuda okullar ne yapıyor? Pandemiden önce yaptığım bir okul ziyaretinde Biltes Eğitim Grubu’nun çok sevgili Yönetim Kurulu Başkanı Can Uysal’ın ofisine doğru giderken, bir baktım okulun içerisinde çok güzel bir restoran var. Masada beyaz örtüler, çatal bıçaklar, bir şıklık. Şaşkınlığımı gizleyemeden ne olduğunu sordum. O günden beri yüreğime su serpen şu yanıtı aldım:
“Günümüzün en önemli konularından birisinin, gençlerin toplumdaki davranış biçimlerinin geliştirilmesi olduğunu düşünen kolejimizin akademik birimleri, oldukça özgün bir ders müfredatı oluşturarak bu müfredatın içerisine adabımuaşeret derslerini de yerleştirdi. Yıllardır uygulanan bu etiket dersinde toplum içerisinde bir arada yaşamanın en önemli ögesi olan görgü kuralları öğretiliyor. Bu kuralların hayata adaptasyonu üzerine birçok simülasyon yapılarak, öğrencilerin hem teoride hem de pratikte davranışlarını geliştirmeleri sağlanıyor ve bu kuralları hayatta uygulamalarının önü açılıyor.” Gündelik yaşamdaki kişilik saygınlığı o kadar önemli ki ve bu saygınlığı sadece aldığınız diplomalar ile edinemezsiniz. Gençlere çok küçük yaşlardan başlayarak bunları öğretmek için çabalayan Biltes Koleji’ne bir eğitimci olarak huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Önemli toplantılarda katılımcı olarak bulunurken dikkat edilmesi gereken kurallardan restoranlardaki davranış biçimlerine, konser/tiyatro gibi kültürel etkinliklerdeki tutumlardan farklı kültürlerdeki görgü kurallarına geniş bir yelpazede adabımuaşeret dersleri her eğitim seviyesinde öğrencilere sunulan böyle kurumların varlığı beni çok mutlu ediyor. Bu dersler özel dizayn edilmiş dersliklerde uygulamalı olarak konusunda uzman öğretmenlerle işleniyor. İşte Biltes Koleji’nde benim gördüğüm o restoran da dizayn edilmiş bir derslikmiş. Sevgili Can Uysal şunun da altını çiziyor: “Kültürlere saygılı, çevresine karşı bilinçli hareket eden, dürüstlüğü paylaşmayı erken yaşlarda öğrenen, görgü kurallarını hayatına adapte edebilen bireyler yetiştirmenin yolunu açan adabımuaşeret derslerini Biltes Koleji’nde geliştirerek vermeye devam edeceğiz. Toplumumuzun kültürel gelişiminin erken yaşlarda bunun gibi derslerle karşılaşarak olabileceğini düşündüğümüz için, bu etiket dersimizin ülkemizin tüm okullarında uygulanması da en büyük temennilerimizdendir.”
Adap, edep kelimesinin çoğuludur. Edep, sözlük anlamı ile terbiye, utanma, usul, yol ve kaide gibi anlamlara gelir. Muaşeret ise birlikte yaşayıp iyi geçinme demektir. Kuralları hatırlayalım mı? Bazılarını listeledim.
- Ayakta bir şeyler yiyip içilmez.
- Telefon eden kişi önce kendisini tanıtmalıdır.
- Öksürürken veya hapşırırken elimizle veya mendil ile ağzımızı kapatmalıyız.
- Kalabalık, toplu yerlerde yüksek sesle konuşmak görgü kurallarına aykırıdır. (Lütfen şu görüntülü konuşmalarınızı yapmayın. Özellikle de restoranlarda bağıra bağıra...)
- Başka bir kişinin lafı kesilmez. O kişiye karşı sürekli konuşulmaz. Karşımızdaki kişinin de konuşmasına müsaade etmeliyiz.
- Kalabalık mekânlarda sakız çiğnenmez.
- Uzun zaman kalan misafire ayrı bir oda verilmelidir.
- Eller pantolon cebine sokulmaz.
- Pazarlık yapılırken mal kötülenmez.
- Yemek davetinde yemekler geciktirilmez.
- Sıra beklenilen yerlerde muhakkak sıraya geçip sıramızın bize gelmesini beklemeliyiz.
- Başkasının yanında ayakları uzatarak oturmak görgü kuralları dışında sayılır. Aynı zamanda büyüklerimizin karşısında ayak ayak üstüne atmak da bu duruma örnek verilebilir.
- Sigara ile bir ortama girilmez.
- Kusurlar yüze karşı açık bir şekilde söylenmez.
- Sokak ortasında sabit durarak konuşulmaz. Başkasının geçmesi engellenmez.
- Başkasının kusuru ile dalga geçilmez.
- Emanet eşyalar fazla geciktirilmez.
- Bir konuyu reddederken ciddi ve terbiyeli davranılmalıdır.
- Yerlere tükürmek ve çevreyi kirletmek adabımuaşeret kurallarına aykırıdır.
Tüm eğitim kurumlarının ve ailelerin bu konularda hassasiyet göstermesini umut ediyorum. Hayat, gençlerimizin aldıkları notlardan ibaret olmayacak.
EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMEN’İN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.
GÜNÜN SÖZÜ
“Eğitim, meyvenin kendisi değil, bilgi ağacından meyve toplamaya yarayan bir merdivendir.”
(Bernard Shaw)
Paylaş