İki hafta kadar önce, Dilek’le kalktık, Unifest için Kuruçeşme’deki festival alanına gittik. O saatlerde aynı sıradaki Kuruçeşme Arena’da da bir başka festival organizasyonu var. Bunların yanında o haftasonu bir de Kuruçeşme’nin bilumum sosyete mekánlarının açılışına denk geliyor.
Taksi daha semte varmadan, "Ben eğlendim, doydum; hadi eve gidip uyuyalım" moduna girdim. Korkarım biz álemlere akma konusunda erken kalktık, hızlı koştuk, çabuk yorulduk. Ya da düpedüz yaşlandık mirim...
Bu aralar Dilek de benim gibi işten başını kaldıramıyor. Eşekten düşmüş karpuz gibiyiz ya, işin sonunda Skunk Anansie’nin ilk dönemlerinden beri hastası olduğumuz Skin’i izlemek var. Geçen yıl geldiğinde Çeşme’deydim. (Hoş bu sene de alternatifim olsa, orada olmayı yeğleyebilirdim!) Bir kez daha ayağımıza kadar gelmiş fırsatı kaçırmak istemedim. Skin’i bekleyene kadar Athena’yı ve Nil Karaibrahimgil’i de izleme fırsatını elde ettik. Ki bilmem kaçıncı satıra kadar kendilerinin bahsini açmayı becerememiş olabiliriz ama yazının esas konusu Nil ve Tek Taşımı Kendim Aldım albümünün çıkış parçası Pırlanta ile klibi...
PIRLANTA DANSINI ÖĞRENDİNİZ Mİ?
Nil Karaibrahimgil, o gün sahneye elinde bir hulahup ile çıktı. Çevirmeyi denedi, seyirciye becerip beceremediğini sordu. Tabii bir tek bunu yapmadı; aynı zamanda eski hitlerinin yanı sıra tabii ki yepisyeni albümünden şarkılar söyledi, seyircilere yeni albümü nasıl bulduklarını sordu ve anında görüntü izleyicilere "Pırlanta dansı"nı belletti. Evet, hani o parmakları öne doğru sallamaca figürü...
Biz gerçi Dilek’le o sırada, ortamın yastıklı yegáne yerine, konsere ergen çocuklarını getirmiş annelerle birlikte çökmüş, biralayıp tatlı tatlı sohbet ediyor ve bir yandan kendi hálimizle acıyarak dalga geçmecesine haminne edalarıyla gençleri izliyorduk; o ayrı...
FEMİNİZM NEDİR NE DEĞİLDİR?
Nil Karaibrahimgil, şarkılarını kendisi yazan, üstelik sanırım reklamcılıktan gelmesinin de etkisi vardır, son derece kuvvetli slogan sözlerle dinleyicinin diline pelesenk olan başarılı şarkılar yazan biri bildiğiniz gibi.
O gün de sahnede tekrarladığı üzre, "çocuk da yaparım kariyer de", "bütün kızlar toplandık" ve şimdilerin "tek taşımı kendim aldım, tek başıma kendim taktım, girmesinler havaya" sözleri kimileri tarafından bu şekilde algılansa da kesinlikle feminist olmayan, olmaya niyeti de olmayan bir kadın.
Benim tabii buna en ufak bir itirazım olmaz. (Soran oldu sanki!) Yani bence de sözler, daha ziyade Sex and the City modeli bir çağdaş kadını tarif ediyor. Benim lügatıma göre de feminizm böyle bir şey değildir. Olması da gerekmez. Gayet eğlenceli, lolipop tadında pop şarkıları neticede...
Şarkının klibini, Karaibrahimgil’in ilk klibi Extra Large’ı da çekmiş olan, şahsen işlerini takdirle takip ettiğimiz Umur Turagay yönetmiş.
Çıkan iş, Şebnem Ferah’ın Vazgeçtim Dünyadan’ı ile Sezen Aksu’nun Onu Alma Beni Al’ının -ki ikisi de Turagay klipleridir- ortaya karışık versiyonu gibi olmuş.
"Birisi gayet öfkeli, diğeri pek bir neşeli; o ikisinin karışımı nasıl bir şey ola ki?" diye soracaklar için: Tek başına son derece güzel Nil Karaibrahimgil karelerinin yanı sıra kalabalık bir kadro, davullar çalarak saçı başı dağıtıyor. Siyah-beyaz, izlemesi gayet zevkli, son derece estetik bir eğlencelik.
Böyleyken böyle... Yine gayet güzel bir albüm olmuş velhasıl. Konser de iyiydi. Hele Skin, ah o Skin... Şahaneydi.