Ya da Sevgili Y, ya da Sevgili Z, ya da Sevgili Üç Nokta, ya da şudur budur kurumu, ya da neyse ne...
Velhasıl: ‘Çok özel’ günlerimi kutlayan herkese: Sizin de bayramınız kutlu olsun.
Hem Cumhuriyet Bayramınız, hem Şeker Bayramınız, hem de geçmiş muhtelif kandilleriniz...
Hatta geçmiş ve gelecek 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos’larınız, hatta cadılar bayramlarınız, paskalyalarınız, hamursuzlarınız, önümüzdeki Kurban Bayramı ve yeni yılınız...
Ben sizin kadar ince olamadığım, ayrıca toplu mesaj göndermeyi bile beceremeyecek derecede teknolojik özürlü olduğum için, bu coşkun kutlama trendine bir kenarından bulaşamıyorum maalesef.
Hatta şöyle söyleyeyim, bırakın ona buna kutlama mesajı yollamayı, bayağı uzun bir süredir, yanıtlamam gereken e-postaları bile yanıtlayamıyorum.
Günümüzün hormon manyağı olmuş iletişim merakı sağolsun, mesaj bombardımanından dolayı aşırı yüklenen outlook express’imin omurgası çöktü zira...
Günümün belli bir bölümü, check-list’imdeki, en başından beri ‘göndereni engelle’ opsiyonunu tercih ettiğim hálde, her nasılsa dahil edildiğim ‘matrak’ grubundan gelen, iki nokta üst üste kıçına ekleştirilmiş beş ‘kapa parantez’li (Malûm: İnternet dilinde ‘gülmekten yerlere yatma’ efekti...) fıkraları filan temizlemekle geçiyor.
Çıkamıyorsunuz da gruptan, iyi mi!
Gelen mesajların altındaki, gruptan çıkmak için tıklayıp mesaj yollamanız gereken yer, iptal...
Her Allah’ın günü bu arkadaşların kendilerinin pek gülüp, eksik olmasınlar, bizimle de paylaşmaya baş koyduğu mesajları, tık, tık, tık, sil Allah sillik bir sinir harbinde geçiyor.
Bir süre önce paralı askerlik için başlatılmış bir seferberlik vardı. Kazık kadar adamlar, çoluğuna çocuğuna bile ‘Abilerim ablalarım, babam askere gidince bize kim bakacak?’ şeklinde en Ömercik-Sezercik-Ayşecik tonundan mesajlar attırıyordu ya da günahları boyunlarına, kendileri utanmadan bu tonda mesajlar atıyordu.
Şimdi de Türk Telekom’un yeni ADSL tarifesine sinirlenmiş internet kullanıcıları galeyana gelmiş durumda. Beher güne bilmem kaç yüz e-posta...
Anladık kardeşim... Biriniz bir kez yazdığınızda da anlamıştık... Tamam, tepkinizi dile getiriyorsunuz... Da... Bu kadarı artık biraz mütecaviz bir tavır. İnsanda ‘Başlatma babanın uydu çanağından’ duygusu yaratıyor. Siz de anlayın... Bir durun... Anlatabiliyor muyum?..
Bunun yanında, duyargaları nasırlı bir davar olduğumdan olsa gerek, meselá Madenciler Birliği’nin ya da AKP’nin bilmem nere belediyesinin ya da DSP’li bilmem kimin bayram tebriğinden hislenmekten acizim.
SMS ve internet icat olmadan önce neredeydiniz kuzum? Zor mu geliyordu tanımadığınız etmediğiniz insanlara üzerini pulunu mulunu yapıştırıp kart atmak?
Tabii ki... Doğal olarak yani... Değil mi?..
Hani neredeyse şuurumu yitirip Başbakanımız gibi; ‘Bayram değil seyran değil’ şeklinde dile geleceğim. Tamam, bayramdır, seyrandır da tanışmıyoruz etmiyoruz kardeşim. Niçin öpüyorsunuz gözlerimden mözlerimden? Ben size oy vermedim, sırf üzerimde yanıtlanmamış selámınız kaldı diye vermeyi de düşünmüyorum.
Hatta vereceğim olsaydı bile sırf Yeni Zellanda’da bulunan canımın içi bir dostumun mektubunu aylardır siz ve sizin gibiler yüzünden yanıtlayamadığım için bundan böyle vermeyi, özellikle düşünmüyorum.
Edecek lafı olup da dimağına üşenmeyip e-posta yollayan okurlardan da kısa bir süreliğine daha beni affetmelerini rica ediyorum.
Müspet ya da menfi e-postalarınızı kaale almadığımı düşünmeyiniz lütfen. Lap-top bitap düşmüş vaziyette. O malûm, vahim klişeyle: Az kaldı: ‘Döncem size...’