Salağın dilemması (*)

Geçtiğimiz pazartesi, álemden gelmiş geçmiş en baba gruplardan Sonic Youth’un konseri vardı.

Bende davetiye bolluğu olduğu için, bileti olmayan kimi arkadaşlara bonkör tekliflerde bulunarak onları şaşırttım:

‘Emin misin? Ben bin kişiye sordum, kimsede fazla bilet yok’ diyorlar.

Eminim eminim... ‘Kapıda buluşalım, asayiş berkemál’ triplerindeyim.

Neden sonra farkına vardım ki komik ötesiyim...

Baştan alalım:

Aynı günün sabahı, kel aláka bir sebepten beynime mebzul miktarda kan sıçramış; akşama kadar da öfkem dinmemiş.

Hastalıklı bir hál... Bünye eskisi kadar kolay ve çabuk atlatamıyor sanırım böylesi hiddet nöbetlerini. Tansiyonum yüksek, kulaklarım uğulduyor, yüzüm fuşyadan mora yayılan degradeli bir renge kesmiş...

İş çıkışında, parça tesirli bomba gibi, konserin yapılacağı Maslak Venue’nün kapısında bittim. Planladığımız üzre, kapıda buluştuk.

Görevliye ‘davetiye’leri uzattım.

‘Bunlar broşür hanımefendi’ demesin mi!

Şuursuzluk boyutu bu yani...

Sonuçta, ‘Bende fazla bilet var, sen uğraşma’ şeklinde gevelediğim insanlar arasında yer alan Kanat soktu bizi içeri.

Hállerimi en bilenlerdendir, o bile bayağı bir eğlendi yani...

Konser güzeldi. Ortam süperdi. Ben feciydim...

Konser bitişi eve gittim.

Zaten zor uyurum, e uyku, hepten haram...

Ne zamandır elimi atacağım atacağım, başka bir ‘dost güzelliği’ olan kitaba (Diğer kitap, muhtemelen ilerki tarihlerde huzurunuza tefrika şeklinde gelecektir) takılmış olduğumdan kapağını kaldıramamışım...

İletişim Yayınları’ndan çıkan, Murat Menteş’in yazdığı Dublörün Dilemması’nı okumaya oturdum.

Huzurlarınızda Murat Bey’e, günümü, aynı zamanda, o gece yüksek tansiyondan dolayı beyin kanaması geçirme tehlikesini atlatmamı sağlayıp hayatımı kurtardığı için teşekkür ederim.

Son yıllarda okuduğum en kıvrak üsluplu, en esprili, en sağlam kurgulu kitaplardan biri; hararetle tavsiye ederim.

Kitabın muhtelif yerlerinde yüksek sesle kahkaha attım, öyle söyleyeyim.

Çok nadirattan da olsa aralarda vaaz etmeye fazla kaptırılmış bölümlerde şahsen tıkanır gibi olsam da muhtemelen, o da benim hálet-i ruhiyemle ilgili bir durumdur.

Bir süre sonra dönüp kitabı bir kez daha okumayı düşünüyorum. O zaman belki krizi atlatmış bünye, o bölümlerde de ayrı bir tat blur.

Su gibi akıyor Dublörün Dilemması. Çok oyuncaklı, had safhada malumatfuruş, çok zekice yazılmış, çok eğlenceli.

Bu yazıyı bir an önce postalamam gerek yani gözünün yağını yediğimin okurları.

Kitaba ara vermek zorunda kaldım. Acilen son 20 sayfayı yutmam lázım.

Hayat güzel, hayat komik, hayat zor, hayat acı, hayat bir acayip...

Sorun Dublörün Dilemması’nın başkahramanlarından, atipik şizofren, melül aşık, albino bublör Nuh Tufan’a, size anlatsın.

(*):
Zeki okur, söz konusu salağı yukarıdaki yazının içinde bulmakta zorlanmayacaktır. Yine de bir tüyo vereyim: Başlıktaki salağın Murat Menteş’le ya da Nuh Tufan’la alákası yoktur.
Yazarın Tüm Yazıları