Sagopa Kajmer vesilesiyle 3 aslan parçasına güzelleme
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Baştan uyarayım: İşbu metin, bir klip yazısı olmaktan ziyade, üç aslan parçası adama döşenmiş bir güzellemedir. Üç amigoyu tanıyalım:
Sagopa Kajmer adıyla tanınan rap üstádı Yunus Özyavuz...
Aykut Gürel adıyla tanınan yapımcı, bestekar, güzel insan gönül ve müzik adamı Aykut Gürel...
VE: Bizim hayvan takımı arasında Ohamis, nispeten geniş bir kitle arasında Sebastian Carlos adıyla nam salmış olan, tanımlara ve sıfatlara sığmaz ruh hastası foto-muhabir Sebati Karakurt...
Sagopa Kajmer, yani Yunus Özyavuz, ’78’de Samsun’da doğmuş, çocukluğunda annesi sayesinde funk ve soul müzik, babasından dolayı da İtalyan şarkıları dinleyerek büyümüş, 1997’de üniversite okumak için İstanbul’a taşınmış, İstanbul Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı’ndan mezun olmuş, Run DMC’nin müziğiyle tanıştıktan sonra rap ile aşka düşmüş, yazdığı parçalarda Mevlána, Firdevsi ve Hayyam’dan ilham almış, şimdilerde İstanbul Küçükyalı’da askerlik görevini yapmakta olan, orduda Farsça öğretmenliğiyle iştigal ederek şafak sayan bir acayip adam...
Sagopa Kajmer ismi, Mısır’daki Sagopa piramidinden ve bu piramidi açığa çıkaran bilimadamının soyadı Kajmer’den geliyor. Ve kendileri, Romantizma albümünün çıktığı İremrecords’un sahibi Aykut Gürel’e de kulak vererek, bir zamanlar öncüsü olduğunu söylediği hard-core rap’in küfürlü ağzından arınmış, küfre gerek bırakmayan ağırlıkta sözlerle, son derece şairane şarkılar yazıyor.
Aykut Gürel’i tanıtmaya hacet yok. Fakat son yıllarda ortalığa dökülen çöplere bulaşmadan, piyasada sık rastlanan ve Allah biliyor ya, satması çok daha kolay olan, laylaylom makámından çalan ucuz işlere tenezzül etmeden, kendi bildiği yolda, mizacının tuttuğu müzisyenlerle namuslu bir şekilde kaliteli ve alternatif işler çıkarıyor, ki bu yaptığı ticari açıdan düpedüz kahramanlıktır.
Carlos için ne demeli bilemiyorum. Sebati Karakurt, uluslararası kalitede gazetecilik melekeleri sayesinde bugüne dek kazandığı tüm ödülleri gırtlağına sokuşturarak öldürmekle tehdit etseniz bile, yaptığı işin olağanüstü olduğunu itiraf ettiremeyeceğiniz, álemin tüm krallarını donunda sallamaya muktedir bir soytarıdır. Soytarılar kralıdır.
Cehenneme defalarca farklı pencerelerden, daha doğrusu cehennemin farklı suretlerine kendi penceresinden, kamerasının objektifinden bakmış, dünyanın dört bir yanında tarihe tanıklık etmiş, olağanüstü yetenekli ve yürekli bir foto-muhabirdir. Tam da bu yüzden, hayatın nasıl, nasıl, nasıl ciddiye alınması gereken bir şey olduğunu hemen hepimizden iyi bildiğinden, hiiiç ciddiye almıyormuş taklidi yapar. Bunu da öylesine şahane bir üslupla yapar ki çevresindeki kimseyi kandıramamakla birlikte çevirdiği geyiğin tadına doyum olmaz.
Sagopa Kajmer’in, nakaratı ‘Az önce doğdum / Halatım 27 boğum / Sele gitti ağustosum / Vasiyet etmek istedim şarkılarımı kızıma / Hep sonunda kendimi vurdum / Şarjörü doldurdum...’ şeklinde ilerleyen muhteşem şarkısının klibi, Sebati’nin Irak’ta çektiği fotoğraflardan ve görüntülerden oluşuyor.
Görüntüler, dehşete ve acıya dair başlı başına görsel bir şiir...
Klibi izler izlemez coşkuyla, hayranlıkla ve gururla Sebo’yu aradım. Adamımız kompliman kabullerinde teflon performansı sergilediği için takdirlerimi nasıl sunacağımı da düşünüyorum bir yandan...
Carlos’a saygı ve sevginizi sunarken illá ki aşağılayıcı bir şeyler de söylemeniz gerekir... ‘On numara iş olmuş kardeşim. Öküz olduğu kadar istidat vaat eden bir gençsin’ gibilerinden bir şeyler...
Söyledim de nitekim... ‘Karrrdeşim, ben hadiseye yeni uyandım. 25 yıllık iş, bir klip doldurmaya yetmiyormuş. Bu klip dalgasından sonra, insanlar nasıl iki ayda bir, hatta ayda iki sergi açabiliyorlar, haset içinde hayret ettim’ diye cevap verdi. Bu, benim Sebo’dan duyduğum en dolaysız kinaye, en ciddiye yakın yanıt, öyle söyleyeyim.
Bizimkine bir haller olmuş. Otuz kere ‘O’lum sen ciddi misin?’ diye sorduğum ve onun ‘Ciddiyim’ diye cevap verdiği bir projeden daha bahsettik zira. Sebo ve Aykut, ilerde haber-klipler yapmaya karar vermişler. Mesela, diyelim ki Bush, gelecekte, Allah muhafaza, İran’a da girmeye karar verdi. Sebo gidecek, her zamanki gibi canını dişine takarak işini mükemmel bir şekilde yapıp dönecek, getirdiği fotoğrafları kendisi montajlayacak; Aykut da bu görüntüleri besteleyecek.
Günümüzün yavşamış seyirlik temposuna kaptırmış giden insanların gözüne hayatın katı gerçeklerini sokmak için böyle bir formül bulmuşlar. İlaç içmekten nefret eden bir çocuğun antibiyotiğini yemekten sonra tatlısına katarak yuttururcasına...
‘Sen harbiden ciddi misin kardeşim?’ diye soruyorum.
‘Alla’ Alla’... Detokslu ana-baba evi sana yaramamış. Kanımızla mı yazalım; ciddiyim dedik ya karrrdeşim!’ diyor.
‘Bu şişko sizinle gurur duyuyor!’ diye slogan atmak istiyorum.
Vasiyet’te on numara iş çıkmış. Şaşırmadık tabii...
Gerisi de gelecekmiş... Bakın işte bu konuda mutlu bir şaşkınlığa gark olduk yani...
Helál olsun Carlos’çuğum, flaşör (!) biraderim; helál olsun Aykut; helál olsun Sagopa Kajmer; helál olsun, helál olsun KARRRDEŞİİİM...