O kadar komik ki komik bile değil. Geçtiğimiz ay yaşanan 5 küsurluk depremler, yer altında uyuyan bir zalim -demeyelim, doğası itibarıyla korkunç- devin, ölmediğini, sadece uyuduğunu hatırlatmış durumda. Bunun yaygarası kopacaktı elbet; nitekim, kopuyor da...
Kendi iddiasına göre en bi’ Nietzsche’ci ve body building’ci ve o saç modeli neyi simgeliyorsa artık işte bi’ de ocu "deprem bilirkişisi" Prof. Şener Üşümezsoy, meslektaşlarını rant için deprem paniği yaratmakla suçladı. Akşam gazetesi, salı günü, "Kamuoyu, spekülasyonlara son vermek için profesörlerin malvarlığını açıklamasını bekliyor" şeklinde bir manşet attı. Diğer deprem bilirkişileri de ona cevap vermeye girişti. Filan feşmekan...
Özetle: Deprem popçularımız, iddia edildiği üzere emlak piyasasıyla ilişki içersinde midir bilemeyeğim ama işin magazininden yana nemalanmak ve 99 depreminde, deprem misáli sarsan, bitmek tükenmek bilmeyen geyikleriyle edindikleri popüleritelerini tekrar kazanmak adına kolları sıvamış vaziyetteler; bakın ondan yana en ufak bir şüphem yok.
Memleket şöyle bir titreyegelince, depreme hazırlık tatbikatları da huzura geldi. Birkaç gündür deprem tatbikatını izliyoruz.
Gülelim mi ağlayalım mı bilemiyoruz. Allah yanıltsın, tatbikatın gösterdiklerine bakılırsa, deprem olması hálinde ölmez de sağ kalırsak nasılsa bolca ağlayacağımız için, hiç değilse bari şimdi gülelim hesabına, oyumuzu kahkahadan yana kullanıyoruz.
ABD’den beher adedi 1 milyon dolara satın alınan ve neye istinadense artık, Koca Yusuf adı konan itfaiye araçlarının tanıtıldığı tatbikatı gördünüz mü meselá?
Yangın ve deprem sırasında trafiği engelleyen araçları kaldırması gereken, 30 cm.’lik betonu delerken aynı zamanda su fışkırtan aracı kullanan arkadaş, temsili araç işlevi gören mavi kamyoneti kulağından bir tuttu, o tutuş... Káğıt gibi buruşturdu. Araç, direkt hurdalık oldu. İnsan maazallah, depremden mi kaçsın sevmeye çalışırken dövmekten beter eden araçtan mı kaçsın şaşırır...
İroninin boyutu kesmediyse, bu aracın, muhtemel depremde yolların alacağı hálin baş müsebbibi sayılabilecek Kadir Topbaş’ın huzurunda denendiğini de hatırlayın. Ve Topbaş’ın hadiseye kondurduğu pek nüktedan noktayı: "Bizim atari oynayan çocuğu getirsek bunu yapar. Çünkü iki tane joystick, iki tane tık tık... Eğitim vermişler ama bu yeterli değil. Nokta çalışması yapması lázım. Bizi görünce bildiğini de unuttu." İlahi... Kendilerinin böyle bir etkisi oluyor hakikaten bünyede. Ben meselá her Allah’ın sabahı trafiğe çıktığımda kendi adımı bile unutuyorum; nerde kaldı iki joystick, iki tık tık nokta atışı...
Tatbikatlar boyunca, buna benzemez türlü çeşit "komiklik"ler yaşandı. Ve Vali Yardımcısı Adem Karahasanoğlu, "İstanbul büyük bir depreme hazır ama çalışmaların yeterli olduğunu söylemek de çok iddialı olur" şeklinde temkinli olduğu kadar, kendileri "tevazu" takılsalar da "iddialı" bir açıklama yaptı.
Sizin hazırdan anladığınız nedir Allah aşkına? 99 depreminde hasar görmüş binaların durduğu gibi durduğu, iki damla yağmur yağdı mı sel feláketinin yaşandığı, trafiğin depreme gerek kalmadan normal bir günün her saati felç olduğu bir bölgede; büyük bir depreme hazır olmak nasıl bir şeydir?
"Şu okullar olmasa Maarif’i ne güzel idare ederdim" vecizesi gibi bir şey midir?
Büyük bir depreme hazırlıklıyız. İş ki deprem olmasın... Deprem olmadığı sürece, asayiş berkemáldir...