Şimdi, üç yutkunup bir söyleyerek kaleme almam gereken bir yazının başına çöktüğümün farkındayım.
Ama nasılsa beceremeyecek, ilerki satırlarda büyük ihtimalle çuvallayacağım.
Dolayısıyla Star Wars/Yıldız Savaşları müridlerinin tepkilerini çekme pahasına kafadan söyleyelim de kurtulalım:
Yıldız Savaşları Bölüm III: Sith’in İntikamı’nı sevmemekten öte, esefle karşıladım.
Üstelik, insanlık álemini illá ki sever-sevmez şeklinde ikiye ayırmak gerekse, naçizane, Star Wars’çı addedilebilirim.
O meş’um, ‘Beklenti büyük olunca hayalkırıklığı kaçınılmazdır’ durumundan mustarip olsam gerek. (Ayrıca R2-D2 ve hele ki C-3PO’ya doyulamıyor bu bölümde ki hastası olduğumuz tiplerdir. Chewbacca deseniz zaten hiç yok. Allah’tan Efendi Yoda durumu biraz kurtarıyor. Kesmedi yani.)
Hakikaten ‘ortam süper, gençlik süper’ bir álemdi. Yaş ortalaması ben diyeyim 15, siz hadi benden daha bonkör bir tahmin yürütün ve deyin ki 17...
Banu (Tuna), giderayak fena kıllandırmıştı: ‘Yahu, bu filme dublaj da yapıldı, ister misin izleyeceğimiz dublajlı kopya olsun?’
‘Yok artık’ demiştik; ‘Tamam ortalık genç kaynayacak olabilir de, o dediğini sömestr tatillerinin çocuk seanslarında yaparlar ancak.’ Ve fakat: Inınınııın!
Özen Film’den Nizam Eren, Darth Vader’ın dublajını yapan Tamer Karadağlı’yı filmden önce sahneye davet edip kendisine plaket -evet abi PLAKET!- verince, Banu’yla ‘Hö? Yav? Acaba?’ diye birbirimize bakakaldık.
Açılış jeneriğinde, hikáyenin özeti akar ya, o da huzura Türkçe yazılmış bir şekilde gelmesin mi! Tam birbirimize sarılıp ağlamaya koyuluyorduk ki, film başladı.
Asayiş berkemal: Orijinal...
Bu arada, sonradan edindiğimiz bir bilgi, bizleri, plaket mevzuuyla ilgili hepten dumura gark etti.
Biz sanıyoruz ki sonradan kötülerin tarafına geçip Darth Vader olan Anakin Skywalker’ı da Karadağlı seslendirdi.
Değilmiş... Kendileri sadece Darth Vader tiplemesini seslendirmiş...
Yahu film, zaten Anakin’in nasıl Darth Vader’e dönüştüğünün hikáyesi...
Bu son epizodun neredeyse tamamında, Luke Skywalker ile Prenses Leia, daha Anakin’in yediği portakal demeyelim, yuttuğu C Vitamini hapındalar.
Ve Darth Vader’ın filmin son birkaç dakikasında sarfettiği hepi topu birkaç cümle var: Padme nerde? Padme iyi mi? Ne, Padme öldü mü? Ne?! Padme’yi ben mi öldürdüm! Niaaaarghhh!
Bu yani; üç ‘Padme’, iki ‘N’olamaz...’
Nicelik açısından ele alacak olursak, Tamer Karadağlı’ya plaket veriyorlarsa, Anakin Skywalker’ı seslendiren Ahmet Taşar’la Obi Van Kenobi’yi seslendiren Yekta Kopan’a general apoleti, liyákat madalyası filan takmak lázım.
Bunun yanında, elimizde bir de bunun en duygusal Star Wars bölümü olduğu üzerine dönen; ‘Spielberg filmi izlediğinde ağlamış abi’ geyiği var bildiğiniz gibi.
Mevlüt Tezel’in Cuma ekindeki yazısından öğrendiğimize göre, George Lucas da kendini bilen bir sinemacı olarak; ‘Bu eski Yıldız Savaşları’na benzemiyor. Uzayda yaşanan Titanic gibi’ demiş.
‘Uzat dudakları, öpüjem!’ demeli. Bir Celine Dion ve o korkunç ‘My Heart Will Go On’ şarkısı eksik; o kadar yani...
Soundtrack’de Mariah Carey’e falan; ‘Kalbime maalesef kal geldi ama Luke ile Leia büyüyüp serpilecek ve en azından soyumuz devam edecek’ şeklinde sözler içeren bir şarkı söyletilmiş olsa, tam olacak.
En ağdalı modelinden duygusal bir film ya, yine de ‘tamamen duygusal’ gişede harikalar yaratacağı muhakkak...
Hakkıdır; ne de olsa tarihi bir hadisedir; gidiniz, görünüz, saygılarınızı sununuz.
Hele ki Marimar gibi diziler ile Hıçkırık gibi filmlerden hoşlananlar, kesinlikle kaçırmasın. Konsey toplantılarının yapıldığı sahneler de, özellikle Kurtlar Vadisi fanlarına, hararetle tavsiye edilir.
‘Allah’ın cezası gerizekálı! Koskoca Yıldızlar Savaşı’na laf uzatmak sana mı düştü? Ne yani, hiç mi iyi bir tarafı yok?’ diye soracak olanlar için:
Allah için muhteşem prodüksiyon. Ergenliğimden beri, bir bilgisayar oyununun başına günlerce kalkmamacasına çökmeyi, canım hiç bu kadar çekmemişti.