Bu satırların kaleme alındığı vakitlerde (Gün: Çarşamba) Galatasaray’ın, bu yılki Şampiyonlar Ligi’ndeki 3. maçına çıkıp, PSV Eindhoven’le karşılaşmasına birkaç saat var.
Her zamanki gibi, gazetelerin spor sayfaları, manşetlerinde, maçın skoruna dair tahmin yürütmekten çok, GS Teknik Direktörü (Gazetelerin yarısında ilk ismi Eric olarak geçen) Erik Gerets’in akıbetini tartışılıyor. Eh, yarın da (Sizin bu satırları okuduğunuz tarihin dünü) Beşiktaş Tottenheim Hotspur ile, Fenerbahçe ise Newcastle United ile karşılaşıyor.
Onların maçları da ne getirir ne götürür şu anda kesin bir şey söylemek mümkün değil ama çoğunluğun damgasıyla "bekleneni veremeyen" Fenerbahçe Teknik Direktörü Arthur Antunes Coimbra, yani bildiğiniz Zico ve düzenli aralıklarla kıyım kıyım kıyılan Beşiktaş Teknik Direktörü Jean Tigana’nın da her hafta olduğu gibi "kader maçı"na çıktıklarını söylemek malumu ilamdan öte bir anlam taşımıyor.
Yenerlerse "Kralsın" yenilirlerse "Sefil bir böceksin" muamelesi görecekler ve bu haftanın kralsın ve böceksin fasılları, bir sonraki hafta oynanacak maçlarda konuşulacaklar açısından herhangi bir şey değiştirmeyecek. Haftaya yine sil baştan bir tertip okuruz her biri hakkında: "Gidiyor"; "Yok, Başkan memnunuz sinyali verdi, kalıyor"; "Yok yok, bu sefer kesin gidiyor..." "Beter böcek!-Arslan kral!"
Mübarekler, her hafta, her hafta, her hafta bir "KADER MAÇI"na çıkıyor.
Bildiğiniz, klişe... Seneye fikstür belirlendikten sonra, bahis organları, üç büyüklerin o yılki teknik direktörlerinin kaçıncı haftada gönderileceğine dair bahis de oynatmayı düşünebilirler bence. İlgi gören bir damar olabilir valla...
Bilmem kim gönderiliyor, yok gönderilmiyor, onun yerine bilmem kim gönderiliyor "dedikodularının" kaçıncı haftada çıkacağına dair ayrı bir iddia da yürütülebilir diyecektim ki vazgeçtim. O standart zira: İkinci, bilemediniz üçüncü hafta başlamak üzere, tüm sezon boyunca...
Tigana, NTV Spor’dan Gökmen Örkmez’e konuşurken teşhisi şahane bir şekilde koydu işte: "Bu hafta (lig maçında) kazandığımız için eleştirilerden biraz uzak kaldım. Yani bu hafta sarışın ve mavi gözlüydüm. Ama İnönü’de kaybetseydik zenci olurdum. Türkiye’de futbolda sadece Gerets, Zico ve ben varım sanki. Her gün bir teknik adam eleştiriliyor. Bunun sonu yok gibi..."
Yoktur tabii; adam gelir gelmez hadiseye aymış... Hatta belki tüyoyu gelmeden evvel, Türkiye’deki "büyükleri" dövüle dövüle dolanıp, sonunda da utanç verici bir şekilde yollanan Mircea Lucescu’dan almıştır. Ki şimdilerde Lucescu, bu yıl dibe vurma konusunda rekabet etmekte olan "üç büyükler"in her birinin derdine deva olarak yeniden gündeme gelen isim malum.
Şahsen, BJK’nin Avrupa’da başarılı olmasını isteyen bir GS’li olarak, umarım ki Tigana cuma itibarıyla, ima ettiği şekilde "faşizan" ithamlara maruz kalmaz.
Lucescu da zarif adamdır ya, yine umarım ki Türkiye’de geçirdiği yıllarda "bizleşip", lepistes belleğiyle terbiye olup, neler yaşadığını unutmuş olduğundan dönecek olursa, bir kez daha aynı yüz kızartıcı muamelelere maruz kalmaz.
Ve bu hállerden o kadar usandım ki (GS geçen seneki gibi bir şampiyonluk elde edecekse hemen şu an fikrimi değiştirebilirim; ayrı!) umarım bu sene üç büyüklerin üçünden de Süper Lig’e cacık çıkmaz.
Ben bu sene Galatasaraylı ve ezelden ebede KafSinKaf’lı olduğum kadar biraz da Vestel Manisaspor’luyum. Her ne kadar Teknik Direktör Ersun Yanal, öncelikle futbol oynamayı düşündüklerini belirtip "Şampiyonluğun ardından birçok şeyi kaybetmektense şampiyon olmamayı tercih ederim" demiş olsa da... Ve tam da bu yüzden...