Geçtiğimiz hafta 89. yaşgününü dostlarıyla birlikte Metin Şentürk’ü dinleyip şarkılarına eşlik ederek, program sonrasında da sanatçıyla ‘a la Metin Şentürk’ tarzda esprimsiler paslaşarak kutlayan Kenan Evren, yine geçtiğimiz hafta bir başka vesileyle -ki hiç adeti değildir bildiğiniz üzre- bir ‘pişmanlığını’ dile getirdi.
12 Eylül darbesinin ardından hemen cumhurbaşkanlığı mevkiine oturması, aktif siyasete atılıp şöyle ağız tadıyla politika yapamaması:
‘Konsey üyesi arkadaşlara ‘Hata yaptık.’ dedim. Benim bir parti kurup başına geçmem gerekirdi! Böylece aktif politika yapacaktık.’
12 Eylül döneminin ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin 7. Cumhurbaşkanı olan Evren, pişmanlığının nedeni olarak da Cumhurbaşkanı olarak elinde yeterince yetki bulunmamasını gösterdi.
Muhabbet şu şekil:
Soru: ‘Parti kursaydınız rakip olacağınız Özal’ı ve ANAP’ı geçebilir miydiniz?’
El cevap: ‘O zaman Özal’a o partiyi kurdurmazdım ki...’
Kenan Evren, kendisini pek güldüren bu lafı, doğum gününde Metin Şentürk’e etseydi, bir yandan birbirlerini okkalayıp bir yandan da kahkahalardan yerlere yatsaydılar.
Hadi yine, o beyanatı kötü bir şaka olarak addedip bünyeyi zorlaya zorlaya, belki şöööyle bir güleceğiz...
‘Ne de olsa Netekim Paşa’nın doğum günü, herhálde kafası iyi’ diye düşünüp, bu pervasızlığını içtiği birkaç kadeh içkiye vereceğiz.
Yok ama, doğum günündeki geyik faslında başka bir mevzu dönüyor. Esasta görüyor mu yoksa hakikaten kör mü, sittin senedir tartışıla tartışıla tüketilemeyen Metin Şentürk ‘muamması’nın, jet-ski kullanması üzerine kahkohkih’leniyor...
(Kaldı ki neyse ne be!?.. Diyelim ki Metin Şentürk görüyor. Ne yapacaksınız? Aldatılmışlığınızı protesto etmek için bugüne dek ‘lay gülüm loy gülüm’ dinlediğiniz albümlerini mi yakacaksınız?
‘Ben seni kör olduğun için, ‘mazlum’ olduğun için seviyordum’ diye galeyana gelip, o dandik esprilerine, üstelik ‘erdemli’ bularak gülmüş olmanın hıncıyla adamın gören gözünü mü oyacaksınız?)
Bu Tercüman gazetesinde İrem Barutçu’ya yaptığı bir açıklama...
Ciddi yani...
Doyamamış netekim.
Bu zat-ı muhteşemlerin doyduğu görülmüş değildir zaten ama?
İnsan düşünmeden de edemiyor:
Neye doyamadı acaba?
Aktif siyasete atılsaydı ne yapacaktı Paşa?
Bülent Ersoy’a sahne yasağı getirmişti meselá. Kenan Evren politikaya atılsaydı ve Allah muhafaza bir de üstüne iktidar olsaydı, misál, VIP kapısının güllerinden Fatih Ürek’i de mi yasaklayacaktı?
Marmaris’i başkent ilan edip, Bodrum’da tatil yapmayı tercih eden Hülya Avşar’ın zorla ayağına getirilip nü tablolarına poz vermesinin sağlanması için kanun tasarısı mı hazırlatacaktı?
Neye doyamamış olabilir?
Kimbilir belki başka meseleleri dert edinmiştir.
Hálá bu konuda hayıflandığına göre, belki de asılacak daha çoook adam vardı?
Netekim, netekim, netekim, yazık, kıyamazlar; içinde kaldı...
2005’i ortaladık...
Bu dediğiniz, darbeden bugüne 25 yıl...
Ve bu da huzurumuza gelen ‘pişmaniye’ tatlısı...
Üstelik de çiğne tükür, bitmeler bilmiyor...
Mönü hep aynı mönü: Keçiboynuzu, temcit pilavı, kabak tadı...
Onlarda doymalar bilmez, obur ötesi bir iştah; bizde mide fesadı...